Kayıtlar

Temmuz, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeter ki isteyin

“Ve insan başkasının değil, sadece kendi çabasının karşılığını görecektir.” (Necm Suresi 39. Ayet) Ortaokulda iken kardeşim gömlek diken terzide çalışıyor, ben de takım elbise diken terzide çalışıyordum. Yaz kış çalışırdık. Bazı çıraklar okul zamanı işi bırakırdı. Ancak biz çalışmaya devam ederdik. Ustalar da yarım gün çalıştığımız için okuldan dükkâna gidince epey bir çalıştırırdı. Okuldan saat 15.00 civarı çıkıp dükkâna giderdik. Çalışma bitiş saati belli değildi. Duruma ve mevsime göre saat 19.00 - 21.00’e kadar çalışıyorduk. Okul zamanı kardeşimin ustası yarım gün gidiyor diye haftalığını yarım veriyordu. Ancak ben dört- beş ustada çalıştığım hâlde hiçbirisi yarım haftalık vermedi. Sabah saat 07:00 gibi evden çıkardık. O zamanlar da minibüsler vardı. Ancak çok lükstü. Öğrenciler nadiren binerdi. Bu yüzden arkadaşlarımızın çoğu gibi bizler de yürüyerek okula gider gelirdik. Bu yolculuk yaklaşık olarak 45 dakika kadar sürerdi. Öğle vakitleri okulda kalırdık. Genelde yarım ekmek alır ...

Haklı olsaydı!

Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın. (Hucurat-6)  Yüce Allah’ın yukarıda belirttiğimiz ayetinde; “ Yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde” diye öğüt veriyor. Aslında yüce Allah, bu konuda evrensel ahlak ölçülerini koymuş. Ancak bu güzel ölçülere uymak nefsimize ağır geliyor. Bu nedenle bu değerleri hayatımıza aktarmak için değil, maalesef  güzel bir söz ve nasihat olarak değerlendiriyoruz. Ancak bunlar öğüt olmakla beraber hayatımızı kolaylaştıracak emirlerdir.  İnsanımızın fıtratı her duyduğunu kabul  etmeye ve yaymaya meyillidir. Şöyle bir düşündüğümüz zaman insanlar hakkında yayılan söylentiler çoğunlukla kötü hasletlerdir (Söz ve davranış). Örneğin, çoğu kişi rakip olarak gördüğü bir kişinin iyi bir davranışını görmek istemez, bundan hoşlanmaz ve bunun etrafta anlatılması da pek işine gelmez. Çünkü (anne -baba hariç) çoğunlukl...

Peygambere Arz

 Peygamber’e Arz “Şüphesiz, sizden Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok ananlar için, Allah’ın Peygamberinde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21) Peygamberimizin dikkat çeken özellikleri; kılık kıyafetinde, gizemli, sırlı, büyülü tavır ve edalarında değil; dürüstlük abidesi karakterinde,  muazzam ahlâkında, haksızlığa tahammülü olmayan karakterinde ve adalet özleminde aranmalıdır. R. İhsan Eliaçık Sosyal yaşantımızda olsun mesleki yaşantımızda olsun, ne kadar bilgili ve tecrübeli  olursak olalım birtakım ikilemler içerisinde kalmamız kaçınılmazdır. Teknik nitelikte olmayan bu gibi sorunların çözümünde bilgi, birikim, tecrübe ve istişare yetmediğinde “Peygamber’e arz” yöntemi iyi bir çözümdür. İkileme düştüğümde kendime şu soruyu soruyorum: “Bu durumda Peygamber Efendimiz (sav) benim yerimde olsa ne yapardı?” Bugüne kadar hangi hadisede bu soruyu sormuş isem bulduğum cevap hiç şaşmadı. Tabii doğru cevap alabilmek için Peygamberimizin, yani rehberimizin yaş...

Sıddıklar

"Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, şehidler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!" (Nisa 69)  Hz. Peygamber’in (sav) cennetle müjdelediği hasletlerden (huy) biri de doğruluktur. Abdullah b. Mes’ûd’dan nakledildiğine göre, İki Cihan Efendisi (sav) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz, doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru/sıddîk’ olarak tescillenir.”  Sözlükte “gerçeği konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak” anlamlarına gelen sıdk mastarından isim olan sıddîk:  Son derece doğru sözlü,  Asla yalan söylemeyen,  Sözünde duran,  Gerçek olduğuna inandığı şeyi onaylamakta tereddüt göstermeyen kimse şeklinde tanımlanmaktadır.  Maksadı ve niyeti doğru, iradesi hayra yönelmiş her insanın sadık veya sıddîk diye isimlendirilebileceğini ifade eden Gazali'ye göre Al...

Müzikçe!

 Müzikçe! 1970 li yılların sonuna yaklaşıyoruz. İçime bir korku girdi: “On sekiz yaşına gireceğim. Ya beni atarlarsa!” O zamanlar -hatırladığım kadarıyla Milli Eğitim Bakanlığına bağlı- Gençlik Kültür Merkezleri vardı. Bu merkezlerde gençlere hitap eden birçok etkinlik bulunuyordu. Adeta gençler için bir buluşma yeriydi. Bu merkez bizim mahallede olduğundan çok avantajlıydık. Orada çeşitli kurslar verilirdi. Hemen hemen hepsine katılmış ve sertifika almıştım. Elektrikçilik, bağlama, masa tenisi, folklor, judo, satranç… On sekiz yaşıma yaklaştığımda oradaki görevli, merkezin on sekiz yaş altı gençlere hitap ettiğini bu yüzden 18 yaşına girdiğimde beni alamayacaklarını söyledi. İçim ürperdi. Bu dediği gerçekleşirse ne yapacaktım? Çünkü orası ile yıllar süren bir gönül bağım oluşmuştu. Müsait olduğumda oraya gider ya masa tenisi oynar ya da arkadaşlarla birlikte bağlama çalardım kimi zamanlarda da yaşıtlarımızla veya oradaki görevliler ile muhabbet ederdim. Görevliler bize abilik yapa...