Kayıtlar

Kasım, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Duanın gücü

Umre için Mekke'deydim. Sabah namazını Kâbe'nin etrafında kılmak için çok erken kalkıp gitmek lazımdı. Kabe’yi karşınıza alıp namaz kılmanın huzuru başkadır. Namazı beklerken Kabe’yi seyre dalıyordum. Az çok İslam tarihini bildiğimden dolayı Peygamber Efendimizi gözümde canlandırıyordum. Şurada şöyle yapmıştı, burada böyle yapmıştı…şeklinde tefekküre dalıyordum. O esnada eski çalıştığım görev yerindeki bir kızımızın mesajı geldi. Mesaj şöyleydi: “Müdür bey; evlendim ancak bir türlü çocuk sahibi olamadım. Hamile kaldığımda hep sorun oluyor. Bana dua eder misiniz?” O anda gönülden ve yürekten Kabe’nin Rabbine (Allah) yakardım. Umre bitti. Döndük. Onu unutmuştum. Yaklaşık 10 ay sonra bana bir mesaj yolladı: Hamdolsun bebeğim bir aylık oldu… *** “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara: 186) Bu muhteşem ay...

Çoban!

  (Musa Abi ile başka bir anı) Musa Abi’ye kendisi ile ilgili yazdığımız köşe yazısının bulunduğu gazeteyi ve kitaplarımızı hediye etmek için ziyaret ettik. Musa abi bizi tekrar sevgi ve ilgi ile karşıladı. Gazete yazısı için teşekkürlerini iletti. Musa Abi’de anı, bizde de kağıt bitmez. Musa Abi anlatıyor: ”Battaniye alıp arabayla ilçeleri gezip satış yapıyorum. Kimine peşin, kimine borç ile satış yapıyoruz. Borç satışlarında ne bir senet ne de kimlik istiyoruz. Defterimize beyana göre ad soyadını yazıyoruz. İlçeleri gezdik satışımızı yaptık. Bir sonraki ay borçlarımızı toplarken hiç fire vermedik. O zamanlar güven esastı.” Musa Abi hikayesini dinlerken başımdan geçen benzer bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim:  Yıl 1980’lerin sonları. Fabrikada çalışıyorum. İş çıkışı fabrikanın çıkışında bir minibüs ve etrafında toplanan işçilerden oluşan kalabalık dikkat çekiyordu. Bende oraya gittim. Başka bir şehirden pazarlamacılar gelmiş elektrikli battaniye satıyorlardı. Battaniye...

Ahde vefa

“Yeminine bakıp insana inanma; insana bakıp yemine inan…”  Aiskhylos İnsanların ve sosyal toplulukların (başta aile olmak üzere) en büyük sermayesi itibardır. Ahde vefa da itibar elde etmenin yollarından biridir. Ahde vefası olmayanın itibarından söz edilemez.    Ahd, sözlükte “söz vermek, yemin” ; vefa ise “Sözünde durma” ile tarif edilir. Demek ki ahde vefanın bir anlamı da verdiği söze ve yemine sadık olmaktır. Ahde vefâ toplumun saâdet unsurlarından biridir. Kalkınmanın ve ilerlemenin, üzerine inşa edildiği temeldir. Bu temel sayesinde toplumlar, kurumlar ayakta durabilmektedir, "En büyük servet itibardır” özdeyişindeki "itibar" , güvenin tezahürü olan ahde vefâ ile kazanılır. Ahde vefā, insanların güven duygusuna saygı göstermek ve onu istismar etmemektir. Aksi ise insanlara hıyånet etmek  ve onları kandırmaktır. Bu ise kendisi için istediğini kardeşi için de arzu etme konumunda ołan kişiye yakışmaz. (Ramazan Kazan yüksek lisans tezi) İnsan bir şeye söz v...

Bana değil evrene iyi ol

İnsanları değerlendirip kıymet verirken özellikle toplumumuzda çok hatalı değerlendirmeler gördüm ve görüyorum. Müdür olarak  çalıştığım ilk görev yerimde  bana gelenleri, aynı yerde görev yapan  kıdemli bir müdüre "Abi ne kadar iyi bir insan, görüyor musunuz, derdim." Bu sözleri o kadar çok tekrar etmişim ki bir gün yine bu sözü kullandığımda abim bana şunu söyledi: “Murtaza bey, herkese iyi diyorsun. İyi dediğin şahısların çoğu işi sana düşmüş ve işini yaptığın şahıslar. İyi bir insan kötülük yapma kudreti varken iyiliği kötülüğe tercih edendir. Bu şekilde değerlendirmen sana zarar verir. İyi  deme ancak kötü de deme…” Bu konuşmanın ardından yaklaşık yirmi beş yıl geçti. Eskisi gibi değilim ama Müdür beyin dediği kıvamda da değilim. İnsanları iyi görmeye çalışıp bu davranışı onlara hissetirmeye çalışınca onların kendilerine verdiğim değere bürüneceklerini düşünürüm. Bu davranışımla bir çok kişinin davranışlarında gözle görülür iyileşmeleri de çok gördüm.  Gene...