Kayıtlar

Mart, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Su Kabarcığı

“Kan (Cinayet-kötülük) kaybolmaz.” Arap atasözü. Arapça, atasözleri bakımından çok zengin bir lisan. Yukarıda verdiğimiz Arap atasözü hiçbir cinayetin gizli kalmayacağını ifade eder. Bu sözün Türkçe benzeri var. “Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.”  Bu konu ile ilgili Arapça bir hikaye anlatılır ki, meâlen şöyledir:  Eski zamanların birinde iki arkadaş yolculuk yapıyordu. Yolda giderken yağmur çiselemeye başladı. Yağmurun şiddetleneceğini tahmin ederek yakında bulunan bir mağaraya sığındılar. Hakikaten de yağmur şiddetlendi ve mağaranın önünde su birikintisi oluştu. Sohbet tartışmaya, tartışma da bir arkadaşın diğerini öldürmesine yani cinayete dönüştü. Cinayete kurban giden kişi son nefesini vermeden önce arkadaşına mağaranın kapısındaki su birikintisine, mağaranın kapısından düşen su damlacıklarının oluşturduğu kabarcıkları işaret ederek: “İşlediğin cinayetin gizli kalacağını zannediyorsan yanılıyorsun. Bu su kabarcığına kalsa dahi bu cinayet ortaya çıkac...

Ey zâlim!!!

Câfer-i Tayyar (r.a), ilk Müslümanlardandı. Mekkeli müşriklerin zulmünden kaçıp hanımıyla birlikte Habeşistan’a hicret etmişti. Orada yıllarca kaldı. Ancak hicretin yedinci yılında Medine’ye döndü. Bir gün Rasûlullah'a  (sav) hicreti sırasında Habeşistan’da gördüğü şu hâtırasını anlattı: “Bir gün oturuyorduk. Yaşlı bir râhibe yanımızdan geçti. Başında da büyükçe bir su testisi vardı. Bir genç bu zavallı kadını arkasından itti. Kadın iki dizinin üstüne düştü ve başındaki testi kırıldı. Rahibe ayağa kalkarak o gence şöyle bir baktı ve: “ –Ey zâlim! Allah, kürsüyü kurup gelmiş geçmiş herkesi huzurunda topladığında, eller ve ayaklar konuşup yaptıklarını anlattıklarında, Allah huzurunda benim hâlimle, kendi hâlinin nasıl olduğunu öğreneceksin!” dedi. Bu sözleri duyunca, Peygamber efendimiz tebessüm etti ve şöyle buyurdu: “ –Kadın doğru söylemiş. Evet, doğru söylemiş. Güçsüzlerin hakkının güçlülerden alınmadığı bir toplumu Allah nasıl temize çıkarır! ”  Yüce Allah bir ayet-i kerimes...

Sultan Şemseddîn Lelmiş ve Adalet

  Sultan Şemseddîn Lelmiş Hint ülkesinin merkezi olan Dihlî (Delhi) şehrinde bağımsız hükümranlık eden yöneticilerin ilkidir. İbni Battuta (Ölüm 1369) Seyahatnamesinde Hint diyarını anlatırken Sultan Lelmiş’ i de anlatır.   Sultan Lelmiş erdemli, iyiliksever biriydi. Daima âdil olmuştur. Zulme uğrayanların hakkını alma konusunda şiddete başvurmaktan çekinmezdi. Tahta oturduğunda kendini ağır bir yük altında hissetmiş. Öyle ya koskoca ülkenin sorumlusu olmuştu. Günlerce gözüne uyku girmedi. Hz. Ömer’in sözü kulaklarını tırmaladı durdu. “ Kenarı Dicle'de bir kurt kaparsa koyunu, adli ilahi sorar Ömer'den onu.”   Malum, o dönemde Hint halkının tümü beyaz elbise giyer. Bundan hareketle aklına bir düşünce gelir ve hemen uygulanması talimatını verir. O günden sonra mazlumların ve şikâyetçilerin renkli elbise giymesini emretti. Halkın dertlerini dinlediği özel günlerinde veya atla gezintiye çıktığı zamanlarda renkli giyinmiş bir kimse gördüğü zaman ona zulmedeni bulur, ...

Bu da bana dert olsun!

Hayatın akışı içinde çeşitli yapıdaki insanlarla karşılaşırız. İnsanlar düşe kalka olgunlaşır; kimisi daha çabuk kimi ise daha geç, kimisi de maalesef olgunlaşma sürecine giremez. İnsan olgunlaşınca geçmişte yaptığı hataların farkına varır. Ancak bu durumun oluşması için hatalı olunabileceğinin bilincine erilmesi gerekir. Ruben Chavez şöyle demektedir:  “Beş yıl içinde olacağın kişi çoğunlukla bugün okuduğun kitaplara, birlikte olduğun insanlara, yediğin yemeklere, sürdürdüğün alışkanlıklarına ve girdiğin konuşmalara göre şekillenecek.”  Dolayısıyla yaşamadan tecrübe edinmek yaşayarak tecrübe edinmekten daha değerlidir. Bunun da bir yolu yaşanmış hikayeleri okumaktan ve erdemli kişilerin dostluğundan  geçer.  Aşağıda hikayeleştirilmiş ve harmanlanmış gerçek bir yaşam kesitini siz okuyucularımın dikkatine sunuyorum:      Bir fabrikada çalışan Osman Usta adlı orta yaşlı bir adam vardı. İşine sadıktı. Kimsenin işini ona hatırlatmasına gerek yoktu. İşini d...