Kayıtlar

Ağustos, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zulmet ve yat!

Mazlum uyumaz. Onun âhından kork. Sabah vakti yana yana ettiği bedduadan çekin. Temiz kalpli mazlumun geceleyin ciğeri yanarak “Yarabbi” demesinden sakın. Biriyle mücadele ederken onu şerefsiz mevkie düşürecek sözler söyleme. Onun kötü­lükleri hakkında ifşaatta bulunma. Çünkü, senin de ne gizli fenalıkların vardır. Yumruklaşmada çocuklar ile başa çıkacak kudrette değilsen, arslan yürekli erlerin yanında nâra atıp meydan okuma. (Sadi)  Mazlum, zulme uğrayan zulüm gören demektir. Nice mazlum hikayeleri ve nice  zalimlerin hayatını okumuş ve nicelerini de görmüşüzdür. Birçok zalimin akıbetini görmüşüzdür. Bazı  zalimler öyle sıkıntılara maruz kaldılar ki mazlumlar “Ya Rabbi ben o kadar da beddua etmemiştim.” demek durumunda kaldı. Muâz (ra) şöyle derdi: Resûlullah (sav) beni (yönetici olarak Yemen’e) gönderdi ve şunları söyledi: “Mazlumun bedduasını almaktan da son derece çekin, çünkü onun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur.” Mazlum insan sabırsızdır. Ancak yeterin...

Haramın helal cebi olmaz

Ebû Ha­nî­fe (ra), ti­ca­ret­le ge­çi­nen, zen­gin bir kim­se idi. An­cak daha ziyâde ilim­le meş­gul ol­du­ğun­dan, ti­câ­rî iş­le­ri­ni ve­ki­li va­sı­ta­sıy­la yü­rü­tür, ken­di­si de ya­pı­lan ti­ca­re­tin he­lâl dâ­ire­si için­de olup ol­ma­dı­ğı­nı kont­rol eder­di. Bu konuda ona atfedilen bir hikaye anlatılır: Bir de­fa­sın­da or­ta­ğı Hafs bin Ab­dur­rah­man’ı ku­maş sat­ma­ya gön­der­miş ve ona: “–Ey Hafs! Mal­da şu şu özür­ler var. Onun için bu­nu müş­te­ri­ye söy­le ve şu ka­dar ucu­za sat!” de­miş­ti. Hafs da, ma­lı İmâm’ın be­lirt­ti­ği fi­ya­ta sat­mış, an­cak on­da­ki öz­rü müş­te­ri­ye söy­le­me­yi unut­muş­tu. Du­ru­mu öğ­re­nen Ebû Ha­nî­fe Haz­ret­le­ri, Hafs bin Ab­dur­rah­mân’a: “–Ku­ma­şı alan müş­te­ri­yi ta­nı­yor mu­sun?” di­ye sor­du. Hafs’ın, müş­te­ri­yi ta­nı­ma­dı­ğı­nı be­lirt­me­si üze­ri­ne İmâm, he­lâl ka­zan­cı­nın le­ke­le­ne­ce­ği en­di­şe­siy­le, sa­tı­lan mal­dan el­de edi­len ka­zan­cın ta­ma­mı­nı sa­da­ka ola­rak da­ğıt­tı. Çünkü helâl ve haram...

Taşın oğlu!

İbn Hacer Hazretleri ilim öğrenmek için bir medreseye girdi. Ancak kafası bir türlü dersleri almıyordu. Bütün arkadaşları onu geçtiler. Seneler geçmesine rağmen pek bir şey öğrenemedi. En sonunda ilmi bırakıp memleketine dönmeye karar verdi. Hocasının nasihatleri de fayda etmedi. Yola çıktı. Yolda dinlenmek için bir mağaraya girdi. Mağarada dinlenirken gözü yukarıdan damlayan damlalara takıldı. Damlalar yavaş yavaş damlayıp yerdeki taşta bir çukur açmıştı. İbn Hacer Hazretleri kendi kendine şöyle düşündü: “Su gayet yumuşak, latif bir cisim olduğu halde sert kayayı nasıl deliyor. Benim kafam bu kayadan daha da sert değildi ya, zamanla benim de kafama Allah’ın nuru olan bu ilim girer.” deyip medreseye geri dönüyor. Ve kısa zamanda arkadaşlarını da geçiyor. Bu olay sebebiyle kendisine İbn Hacer (taşın oğlu) deniliyor. Gençliğimde elektrik ustalığı yapıyordum. Elektrik işini çok seviyordum. “ Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız .” der,  Konfüçyüs. Ustalıkt...

Merdiven basamaklarını tırmanırken

  Merdiven basamaklarını tırmanırken Başkasının onuruna saygı gösteren aslında kendi onuruna saygı göstermiş olur. İnsanların onuruna saygı duymayan birçok kişinin aynı duruma düştüğünü çok gördüm, çok gördünüz. Bizim inancımız insan onuruna çok önem verir ancak ne yazık ki bu konuda gelişmiş ülkeler bizden çok önde. Adeta bizim inancımızın ilkelerini tatbik ediyorlar.  Sevgili peygamberimiz (sav) Kâbe’yi tavaf ederken ona şöyle seslenmiştir: “Ey Kâbe, ne kadar hoşsun! Kokun ne kadar da güzel! Şanın, hürmetin ne kadar da yüce! Ancak canım elinde olan Allah’a andolsun ki, bir müminin hürmeti, saygınlığı Allah nezdinde senin hürmetinden, saygınlığından daha büyüktür.”   Her insan hata yapabilir, yanlış davranabilir, verilen görevi eksik yapabilir veya unutabilir. Bazı yöneticilerin (Anne-baba, öğretmen dahil) bu şekilde davranan kişileri hemen cezalandırma yoluna gittiğini görüyoruz. Veya çok daha önemlisi rencide ettiğini biliyor ve görüyoruz.  Rencide etmek; birini ü...