Seneca Ahlak Mektupları 36. Mektup

 

36. Mektup

Dostunun kulağını bük de, onu “kuytu bucakları, avareliği arıyor, daha kazançlı olabilecekken güzelim mevkiini bırakıp sükûneti her şeye yeğ tutuyor” diye suçlayanları cesaretle, güçlü bir yürekle küçümsesin. Özel işlerinde kendine ne kadar yararlı olduğunu her gün göstersin onlara. Haset duyulan insanlar silinip giderler hep; kimi bir yana itilir, kimisi göçer. Refah, huzuru yok eden bir şeydir. Kendi kendini kışkırtır, insanın beynini türlü yollardan ayaklandırır, türlü ihtiraslara iter, her birini bir hırsa düşürür, kimini egemenliğe, kimini sefahate kışkırtır; birini gururla şişirir, ötekini gevşetir, hepsini çözer, dağıtır atar! "Öyle ama bazıları da refahını ne kadar iyi kullanıyor," dersen, evet, öyle; onlar, insanın şaraba dayanması gibi dayanıyor refahlarına. Bu yüzden şu mahut adamların seni etrafını birçok kişi sardı diye adamın mutlu olduğuna inandırmaları için bir neden yok ortada. Onun yanına, sanki suyunu çekip dibini bulandırdıkları bir sarnıcın yanına üşüşür gibi geliyorlar. “Bomboş, işe yaramaz bir adam!” diyorlar onun 133 için. Biliyorsun ki kimi insanlar yanlış konuşurlar, söylediklerinin karşıtı anlaşılır. Ona müreffeh diyorlardı, neden peki?


Öyle olduğu için mi? Onun birçoklarına katı, sevimsiz görünmesine de aldırmam. Ariston şöyle derdi: “Halkın neşeli, cana yakın bulduğu kimsedense, asık yüzlü, içine kapanık bir delikanlıyı yeğ tutarım; çünkü yeniyken sert, buruk görünen şarap zamanla tatlanır, küpündeyken hoşa giden şarapsa uzun ömürlü olmaz." 


Varsın ona “içine kapanık, kendi gelişmesine düşman” desinler. O içine kapanıklık bile yaşlanınca iyi olacak; yeter ki erdeme sürekli saygı göstersin, özgür sanatları geçirsin içine; ama şöyle bir rengini alıp az buçuk öğrenilecek sanatları değil de,  ruhta boyasını sağlam tutturacak güzel sanatları! Şimdi öğrenme zamanı: "Nasıl söz o öyle? Öğrenmenin zamanı da mı varmış ki?” diyorsun. Yok canım, olur mu? Ama nasıl bütün ömrü boyunca insanın çalışması şerefli bir şeyse, bütün yaşam boyu okulda kalması da şerefli bir şey değildir. Bir ihtiyarın alfabeyi öğrenmesi utanç verici, gülünç bir iş olmaz mı? Gencin dağarcığını doldurması, ihtiyarın bundan yararlanması gerekir. Bu genci elinden geldiğince iyi bir duruma getirirsen, kendin için en yararlı olanı yaparsın.


Dediklerine göre, istenmeye, yapılmaya değer birinci sınıftan iyi'ler, yapılmasında, görülmesinde yarar olan iyi'lerdir. Hem sonra o gencin özgürlüğü yok artık: Bir sözle bağlandı o. Bir bankerin iflası, bir umudun iflasından daha az utanç vericidir. Bu borcu ödemek için tüccarın kazançlı bir seyahat yapması, toprağı işleyen çiftçi için işlediği toprağın verimli olması, havaların uygun gitmesi gereklidir. İyilik görüp minnet duygusu ile dolu olan insanın borcunu ödemesi de yalnız kendi arzusuna bağlıdır. Ahlak alanında kaderin söz hakkı 134 yoktur. Ahlakını öylesine bir temele oturtmalı ki insan, ruhu olabildiğince sükûnet içinde kalarak, herhangi bir şeyin kendinden koparıldığını ya da kendine eklendiğini fark etmeden, olaylar nasıl gelişirse gelişsin hep aynı davranışı koruyup mükemmelliğe erişebilsin. Böyle bir insan, avamın nimetlerine boğulsa, zenginliğine üstten bakar; bu zenginliğin olur da bir da hepsi yok olup gitse küçülmüş olmaz.


Bu adam Partların ilinde doğsaydı, küçük yaştan öteye ok atmasını öğrenecekti hemen; Germania'da doğsaydı daha çocuk yaşta kargı atmayı öğrenecekti; atalarımızın yaşadığı çağlarda doğmuş olsaydı ata binmeyi, düşmanla göğüs göğse çarpışmayı öğrenirdi. Bu eğitim, her ulusun yurttaşlarına salık verdiği, buyurduğu eğitimdir. O halde hangi alıştırmaya gayret etmeli o insan? Her çeşit silaha karşı, düşmanın her türlüsüne karşı yararlı olan bir alıştırmaya: Ölümü hor görmeye! Gerçi, ölümde doğuştan benlik sevgisiyle yoğrulmuş ruhlarımızı zedeleyen ürkütücü bir yan vardır, kimsenin bundan kuşkusu yok. Öyle olsaydı, sanki herkes kendini koruma içgüdüsüyle götürülüyormuş gibi, seve seve gidebileceğimiz bir şey için hazırlık yapmamız, dikkatimizi yoğunlaştırmamız gerekmeyecekti. Kimse, gerektiği zaman gül yatakta yatmak için soğukkanlılığı öğrenmez; ne var ki insanın işkence altında inancını yitirmemesi için, gerektiği zaman, yaralı bile olsa ayakta kalması, gece siperde nöbet tutması, mızrağa dayanıp uyuya kalmaması için yüreğini katılaştırması gerekir hep. Çünkü bir desteğe dayanınca uyku bastırır. Ölümün hiçbir kötü yanı yoktur, çünkü kötü yanı olan bir şeyin var olması için hissedilir olması gerekir. Sen uzun yıllar yaşamak için can atıyorsan, bugün gözlerimizin önünden silinip giden, bağrından çıktıkları doğaya gömülen varlıkların hiçbiri yok olmuyor, çok geçmeden yeniden yaratılacaklardır diye düşün. Bunlar bir 135 süre için ortadan kalkarlar, süresiz olarak değil. Ölüm, onca korktuğumuz, kabullenmediğimiz ölüm, yaşama ara yaşamı büsbütün almaz elimizden. Bizi yeniden yeryüzüne, ışığa kavuşturacak o gün yine gelecektir. Birçoklarının geçmişi unutup da geri dönmeselerdi dönmeyi istemeyecekleri o gün! Ama yok oldu sanılan her şeyin aslında değişmiş olduğunu, başka bir hale geçtiğini ben daha ileride inceden inceye anlatacağım sana. O halde, insan geri gelecek olduktan sonra, soğukkanlılıkla çekip gitmeli bu dünyadan. Kendiliklerinden geri dönüp gelen olayları göz önüne al. Bu yeryüzünde hiçbir şeyin sönüp gitmediğini, sırayla inip çıktığını göreceksin. Yaz sona erer, ama başka bir yıl yine geri getirir onu. Kış biter, yılın kış aylarında geri döner yine. Gece, güneşi örter; ama gün de geceyi kovar. Şu yıldızlar gökte dolaşırken, daha önce geçtikleri yerlerden geçer dururlar. Göğün bir bölümü yükselirken, öteki bölümü batar gider hep. 


Şu sözleri de ekleyip mektubuma son vereyim artık: Ne küçük çocuklar ne yarım akıllı insanlar ölümden korkarlar. İnsana, akılsızlığın eriştirdiği sükûneti akıl sağlayamıyorsa yüzümüz ne kadar kızarsa yeridir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünvanlar ve Kendine Dönüş

Kalbin Secdesi

Düşmanları Dost Eden Başkan