Kayıtlar

Haziran, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yedek parça!

Eskiden her evde testi kullanılırdı. Fakirlik yaygın olduğu için  kırılan testiler tamir edilip yine kullanılırdı. Bu yüzden ben de insan vücudunu tıpkı eskiden kullanılan testilere benzetiyorum. Ancak şu farkla ki, bu testiyi değiştirme şansımız yok. Bazen testi çatlar, özel bir çamur ile çatlağı sıvayıp kullanmaya başlarız, kulp kırılsa kulpsuz bir şekilde kullanırız. Peki ya vücudumuz? Vücudumuzda çok mahir ustalar vardır ki, insan, düşününce akıl sır erdiremiyor. Bir gün parmağım yandı. Yanan kısımdaki deri daha sonra su topladı. Bir süre sonra su toplayan deri kuruyup döküldü. Parmaktaki üst deri gidince alt deri ortaya çıktı. Parmaktaki iyileşme sürecini her gün gözlemliyordum. İki derinin (Alt deri ile üst deri) iz bırakmadan nasıl birleşeceğini merak ediyordum. Üst deri ve alt deriyi gösteren sınır gün geçtikçe kayboluyordu. Bir süre sonra iki deri bütünleşerek iz kayboldu. Ustalar da ortadan kayboldu. Bir başka göreve kadar meçhul bir yerde bekleyeceklerdi. Bu yaşıma kadar...

yaşam kısa mı uzun mu?

İnsanların çoğu bize ayrılan yaşam süresinin kısalığından yakınır. Bu süre o kadar hızlı geçiverir ki, az sayıda aykırı durum dışında, yaşam bizleri tam yaşamaya hazır olduğumuz anda yüzüstü bırakır. ‘Evrensel bir kötülük’ olarak gördükleri bu koşuldan yakınanlar yalnızca boş kalabalıklar ya da niteliksiz kitleler değildir; aynı duygu daha yetkin kişilerin de yakınmasına yol açar.  2000 yıl önce söylenen bu ve benzeri sözleri okumak beni şaşkınlığa sürüklediği gibi düşünmeye de sevk ediyor. Yaşamsal ve ahlaki ilkeler ve sorunlar birtakım değişikliklere uğramakla beraber özünden bir şey kaybetmeden tekrarlanıyor. Aklıma merhum M.Akif Ersoy geliyor.  Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? Aslında yaşam süremiz kısa değildir, tersine biz onun çoğunu boşa harcarız. Yaşam yeterince uzundur ve tümü iyi kullanıldığında büyük işler başarab...

Aranan Dost

  "Hastayken başucunda beklesin, zincirlere vurulduğu, fakir düştüğü zaman dostu yardımına koşsun diye değil; kendisi, hasta dostunun başucunda beklesin, düşman gözetimi altındaki dostunu kurtarsın diye” dost edinilir. (Epikuros)  “Kendini düşünerek, dostluk kurmaya yanaşan kimse, hatalı davranmaktadır. Bir insan zincirlere karşı kendisine yardım edecek bir dost edinirse, ilk zincir şıkırtısında dostu sır oluverir. Bunlar, halkın "iyi gün dostu" dediği dostluklardır. Bir insan, faydalanmak için başkasını dost edinmiştir; kendine yararlı olduğu sürece ondan hoşlanacaktır. O halde hangi niyetle dost ediniyorum ben? Uğruna ölebileceğim, sürgününde peşinden gidebileceğim, ölümüne göğüs gerip engel olacağım bir insana sahip olmak için! Şu senin anlatıp durduğun şey ise dostluk değil, ticarettir; hani çıkar gözeten, ondan ne elde edebileceğini hesaba döken ilişki!” Seneca Dostlukla ilgili ne söylense az, ne yazılsa eksiktir. İnsanlar dostluğun önemini kavrayabilseydi dostsuz ...

Rotterdamlı Erasmus

Erasmus (1466-1536)   Erasmus Kimdir? Hollandalı bir filozof ve kuzey Rönesans'ın en büyük bilginlerinden biri olarak kabul edilir . Hümanizm akımının öncülerinden ve en büyük temsilcilerinden biri olan Erasmus, Avrupa'nın ortak bir sanat ve bilim çatısı altında birleşmesine yaptığı katkılardan dolayı ve çağının eğitim felsefesine olan etkisi ile programa uygun bir isim olarak düşünülmüştür.   Erasmus Programı Nedir? Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programıdır. Rotterdamlı Erasmus-Zaferi Ve Trajedisi-Stefan Zweig    Erasmus açıkça, bir savaş çıkması durumunda tüm ulusların düşünürlerinin ve bilginlerinin dostluklarına son vermemeleri gerektiğini savunur.  Onların tutumu, hiçbir zaman düşünceler, uluslar, ırklar ve sınıflar arasındaki karşıtlıkları hareketli yan tutmalarla güçlendirmek olmamalıdır. Onlar sarsılmaz bir kararlılıkla insanların ve adaletin ter...

Damlası deryaları çürütür.

Ebû Hanîfe Hazretleri, ticaretle geçinen ve hayli servet sahibi bir kimse idi. Ancak aynı zamanda ilimle de meşgul olduğundan ticârî işlerini vekili vasıtasıyla yürütür, kendisi de yapılan ticaretin helâl dâiresi içinde olup olmadığını kontrol ederdi. Bu husustaki hassasiyetine bir misal olmak üzere şu hadiseyi nakletmek yeter sanırım: Ebu Hanife, bir defasında ortağı Hafs bin Abdurrahman'ı kumaş satmaya göndermiş ve ona: "- Ey Hafs! Malda şu şu özürler var. Onun için bunu müşteriye söyle ve şu kadar ucuza sat!" demişti. Hafs da, malı İmâm'ın belirttiği fiyata satmış, ancak ondaki özrü müşteriye söylemeyi unutmuştu. Durumu öğrenen Ebû Hanîfe Hazretleri, Hafs bin Abdurrahmân'a: "- Kumaşı alan müşteriyi tanıyor musun?" diye sordu. Hafs'ın, müşteriyi tanımadığını belirtmesi üzerine İmâm, helâl kazancının lekeleneceği endişesiyle, satılan maldan elde edilen kazancın tamamını sadaka olarak dağıttı. İşte onun bu takvâsı, maddî-mânevî ticaretine ziyâdesiyle...