Rotterdamlı Erasmus

Erasmus (1466-1536)

 

Erasmus Kimdir?

Hollandalı bir filozof ve kuzey Rönesans'ın en büyük bilginlerinden biri olarak kabul edilir. Hümanizm akımının öncülerinden ve en büyük temsilcilerinden biri olan Erasmus, Avrupa'nın ortak bir sanat ve bilim çatısı altında birleşmesine yaptığı katkılardan dolayı ve çağının eğitim felsefesine olan etkisi ile programa uygun bir isim olarak düşünülmüştür.

 Erasmus Programı Nedir?

Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programıdır.

Rotterdamlı Erasmus-Zaferi Ve Trajedisi-Stefan Zweig  

Erasmus açıkça, bir savaş çıkması durumunda tüm ulusların düşünürlerinin ve bilginlerinin dostluklarına son vermemeleri gerektiğini savunur.  Onların tutumu, hiçbir zaman düşünceler, uluslar, ırklar ve sınıflar arasındaki karşıtlıkları hareketli yan tutmalarla güçlendirmek olmamalıdır. Onlar sarsılmaz bir kararlılıkla insanların ve adaletin tertemiz evreninde kalmalıdırlar. Onların sonrasız görevleri, "savaşın iyilikten uzak, Hristiyanlığa aykırı ve vahşi anlamsızlığı" karşısında dünya çapında bir ortaklığı ve Hristiyanlık anlayışını savunmaktır. (Sayfa 97) 

Tarihin akışı boyunca gerçek bir düzenin ruhsal önderliğinde gerçekleşmeyen ayaklanmalar ve patlamalar, hiçbir zaman tehlikeli olmamıştır.  Asıl kargaşalar, kanlı ve yıkıcı devrimler, ancak kaba güç kullanma içgüdüsü bir düşüncenin hizmetine girdiği ya da düşünce bu içgüdüden yararlandığı zaman ortaya çıkar. Çünkü başıbozuk bir sürü, ancak bir parolayla partiye örgütlenmeye, orduya,  dogmayla bir harekete dönüşür. 99 

İnsanların toplumu dost ve düşman, yandaş ve hasım, kahramanlar ve caniler, inananlar ve dine karşı gelenler diye bölen şey, düşüncenin ve zorbalığın birleşmesinden doğma bir piç olan bağnazlıktır; bu bağnazlık, tek bir kişinin düşüncesinin diktatörlüğünü, egemen olmasına izin verilen tek inanç ve yaşama biçimi niteliğiyle tüm dünyaya benimsetmek ister. 99- 100 

Erasmus'a göre düşünce insanının en büyük suçu, kitlelerin zorbalığa her zaman hazır olan iradelerine gerekli bahaneyi sağlamaktır. Çünkü düşünen insan böyle yapmakla, kendisinin başlangıçtaki düşüncelerini vahşice çiğneyip geçecek ve en temiz amaçlarını yıkacak olan güçleri harekete geçirmiş olur.  Tek bir kişi, kitleyi coşkuya sürükleyebilir, ama bir kez zincirlerinden boşalmış olan coşkuyu geri göndermeyi hemen hiçbir zaman başaramamıştır. 100 

Hümanist yetiştirilmiş ve hümanist düşünceli insan, kendini hiçbir ideolojiye adamamalıdır, çünkü bütün düşünceler, özleri gereği hegemonya kurmak peşindedirler; bir hümanist hiçbir partiye bağlanmamalıdır, çünkü bir partiden olan her insanın görevi yanlı görmek, yanlı duymak ve yanlı düşünmektir. 101

Bir hümanist, düşünme ve eylem özgürlüğünü her durumda korumalıdır. Çünkü özgürlük olmaksızın adalet, yani bütün insanlığın en yüce ideal sayılması gereken tek düşünce gerçekleşmez. Bundan ötürü Erasmus Anlayışı doğrultusunda düşünmek, bağımsız düşünmek demektir. 101 

Erasmus her düşünceye hakkını verir ama hiçbir düşüncenin tek başına haklılığını onaylamaz; deliliği bile anlamaya ve övmeye çalışmış olan Erasmus, hiçbir kuramın ve savın karşısına daha baştan düşmanca dikilmez, ama bunlar başkalarına saldırmaya yeltendikleri anda karşılarında yer alır. 101 

Hümanizm, insanları hümanist olarak yetiştirmek için tek bir yol tanır; o yol eğitimdir. Erasmus ve yandaşları, insanoğlunun içindeki insancı yanın ancak eğitim ve kitaplar aracılığıyla güçlendirilebileceğini düşünürler, çünkü onlara göre yalnızca eğitilmemiş, kendisine bir şey öğretilmemiş olan insan, kendini körü körüne tutkularına kaptırır. 102 

Başlangıçta Luther'in ve Erasmus'un istekleri aynı şeydi, ama yaratılışları gereği isteme biçimlerinde ortaya çıkan büyük karşıtlık, kişilikleri bakımından bu istekleri birer çelişkiye dönüştürdü.  Düşmanca davranışlar, Luther den kaynaklandı.  Dünyaya gelmiş tüm dahiler arasında Luther  belki de en bağnaz, en boyun eğmez ve en savaşçı olanıydı. Çevresinde yalnızca hizmetlerinden yararlanmak için kendisine hep Evet diyenlerin, hırsını çıkarıp ezmek içinde hep hayır diyenlerin varlığına dayanabilirdi. Erasmus için ise bağnazlıktan uzaklık neredeyse bir din olup çıkmıştı ve Luther in sert diktatör tonu söylediği ne olursa olsun Erasmus'un ruhunu bir bıçak gibi yaralamaktaydı. 115 

Luther hep sabahçı bir kişilik  Tanrıyla, insanlarla ve şeytanla sürekli çarpışan, doğuştan kavgacı biri olarak kaldı. Savaş Onun için yanlızca biri zevk ve bir gücünü harcama yolu değil, ama durup dinlenmek bilmeyen yaradılışı için neredeyse bir kurtuluş yoluydu.  Dövüşmek, çekişmek, küfretmek,  Luther için bir tür kan aldırmak demekti ve gerçek boyutlarına ancak böyle coştuğu, çevreyi kasıp kavurduğu zamanlar ulaşabiliyordu; bu nedenle ister haklı, ister haksız olsun kendini her davanın içine tutkulu bir keyifle atıyordu. 116

Şövalye ruhu bu köylü savaşçıya tümüyle yabancıdır. Artık yenilmiş olan düşmana bile ne soylu davranır ne acıma duyar savunmasız yerde yatmakta olana bile gözünü kan bürümüşçesine vurmayı sürdürür. 117

Kürsüde dinleyenleri kendisine hayran bırakan insancı bir ses, evinde sevecen olan bir aile babası, sanatçı ve yazar olarak en yüksek düzeydeki kültürün temsilcisi olan Luther, bir savaş başlar başlamaz acıma ve adalet tanımayan dev bir öfkenin tutsağı bir canavara dönüşür. 117

Erasmus doğuştan uzlaşmadan yana yaratılışıyla kavgadan Luther'in hoşlandığı ölçüde nefret eder kavgada etmesi konusunda bir defasında şöyle demiştir elime büyük bir çiftlik geçseydi ve bunun için bir dava açmak zorunda kalsaydım çiftlikten vazgeçmeyi yeğlerdim. 

Erasmus bir savaşçı olarak doğmuş değildir. Ayrıca uğuruna savaşmasını gerektirecek kesinlikte bir inancı da yoktur. 117-118 

Erasmus hümanist dostlarına Luther' den övgüyle söz ediyordu. "Luther'in  pek çok yergisi gerçekten yerinde" diyor. Sonra bir iç çekişiyle ekliyordu:  Ama keşke bütün bunları yaparken biraz daha ölçülü davransa! 

Duyarlı Erasmus içgüdüsüyle, sezgisiyle Luther'in coşkun yaratılışını bir sakınca olarak görüyor ve her zaman böyle ateşli bir hava ile ortaya atılmaması için onu uyarıyordu. "Bence ağırbaşlılık düşünmeden girişilen davranışlardan çok daha yarar sağlar insana. Hz İsa, dünyaya bu yolla egemen oldu."122

Hümanistlere göre halkın önünde ve onun duyması amacıyla yapılacak her türlü tartışma, o tartışmanın düzeyini düşürür ve bir "tumultus"' yani kargaşa, halkın arasında bir heyecan dalgasının doğması tehlikesini beraberinde getirir. Erasmus, gerçek uğrunda yürütülecek her türlü propaganda ve kışkırtmadan nefret eder; gerçeğin içinde var olan, etkisini kendiliğinden geliştirip yayan güce inanır.  

Düşünce adamının yapması gereken gerçekleri saptamak ve sözcüklerin kalıbına dökmektir. Yoksa onlar uğrunda savaşmak değildir. 122

Tarafsız kişi taraf tutan için her zaman en iyi bayraktır.125

Bir insandan yana çıkmak, kendini yüküm altına sokmak, kişisel özgürlüğünün bir parçasından özveride bulunmak, kapsamı kestirilemeyecek borçların sorumluluğu altına girmek demektir. 126. 

Her zaman gerçeği olduğu gibi söylemek zorunluluğu yoktur. Önemli olan gerçeğin açıklanış biçimidir. 130

Erasmus'a savaşma yürekliliğinden yoksun olduğu kaba bir dille söylendiğinde, yüzünde bir gülümseme ile ve her zamanki hazır cevaplığıyla şöyle demiştir; İsviçreli paralı askerlerden biri olsaydım bu suçlama ağır sayılabilirdi ama ben bir bilginim ve huzur çalışmam için gereklidir.66

Çünkü Erasmus'un kendine özgü, şaşılası bir sezgisi, altıncı duyusu vardı; çağdaşlarının hiçbir şey fark etmeksizin geçip gittiği yerlerde o, araştırılıp ortaya konması gereken sorunların  altın ve gümüş damarlarını bulurdu. Bunların varlığını algılar, kokusunu alır, çağdaşlarının dikkatini onlara çeken ilk kişi olurdu; ama her zaman sabırsızca dolanıp duran merak ve ilgisi, damarları ilk kez bulmuş olmanın verdiği sevinçle yetinir ve hemen başka ufuklara yönelirdi. Bulunan hazinenin kazılıp çıkarılması, elekten geçirilmesi ve değerlendirilmesi işini ise kendinden sonraki kuşaklara bırakırdı. 67

İleri görüşlülük vurucu gücü felce uğratır; bundan ötürü başlıca niteliği sorununun çözümü kavramak olan kimselerin aynı zamanda birer eylemci kimliğiyle tarih sahnesine çıktıkları ender görülen bir durumdur. Luther'in deyişiyle iyi bir işin bilgelik ve sakınganlığın ürünü olması enderdir, ne olacaksa ayrıntılı bilgi edinme çabasına girişiminden olmalıdır. 69 

Her insan tutkusuna ne kadar körü körüne bağlı kalırsa, ne kadar akıldan uzak yaşarsa, o kadar mutludur. Çünkü kafa yormanın ve kendine acı çektirmenin her türlüsü ruhu karartır; zevk, hiçbir zaman zihin açıklığından, akıllılıktan kaynaklanmaz, ama yalnızlıktan esirlilikten, coşkulardan, kendinden geçmekten, delilikten doğabilir; gerçek anlamda yaşayabilmek, her zaman ancak bir tutam deliliğe de yer verildiği takdir olanaklıdır.  

“Yaşamda ancak deliliğe yakalanmış olana gerçek anlamda insan denebilir.” 75 

Ermişlere hizmet etmenin en iyi yolu onların kemiklerini toplayıp kutsamak mezarlarına hacca gitmek ve çok mum yakmak değil Ama onların din doğrultusundaki davranış biçimlerini insanın kendi özel yaşamında en yetkin biçimde yinelemeye çalışmasıdır. Bütün dinsel tören kurallarına uyulmamasından ve dualarını edilmesinden oruç tutmaktan ve ilahi okumaktan daha önemli olan İsa doğrultusunda bir özel hayat yaşamaktır. 82 

Erasmus'un din anlayışına göre, herhangi bir zamanda insan ahlakının önemli bir edimi niteliğini kazanmış hiçbir şey, Hıristiyanlıktan kesin sınırlarla ayrılmamalıdır, çünkü insanlık açısından Hıristiyanlığın doğrularıyla, Hıristiyanlığın dışındaki inançların doğruları diye bir ayrım söz konusu olmayıp doğruluk tüm dışlaşma biçimleriyle Tanrısaldır. Bu nedenle Erasmus, hiçbir zaman kökenini İsa’da bulan bir Tanrı bilim’den, bir inanç öğretisinden söz etmez; ama “İsa’nın felsefesi'nden, yani bir yaşama öğretisinden söz eder: Ona göre Hıristiyanlık, yüksek ve insancı ahlaklılığı dile getirmek için kullanılan bir başka sözcüktür. 83 

İsa'nın İnciller de anlatılan hayatı artık daha fazla rahiplerin Latince bilenlerinn bir ayrıcalığı olarak kalmamalıdır. Halkın tamamının bundan payını alması gerekli ve zorunludur. Bunları Çiftçi sabanının, dokumacı da tezgahının başında okumalıdır. Analar Hristiyanlığın bu özünü anlatabilmelidirler. 85 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünvanlar ve Kendine Dönüş

Kalbin Secdesi

Düşmanları Dost Eden Başkan