Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Günah işlenmeyen ağız ile dua

Yıllar önce okuduğum Mevlana’nın Mesnevi adlı eserindeki “Günahsız ağız ile dua” bahsi aklıma gelince, unutmadan bu konu ile ilgili bir yazı çalışması yapmaya karar verdim.  Konuyu kaynağından aktarıyorum:  Cenab-ı Hakk: Ey Musa! Bana günah etmediğin, kötü söz söylemediğin bir ağızla dua et, sığın! buyurdu.. Hz. Musa; Benim öyle bir ağzım yok... dedi.. Cenab-ı Hakk da buyurdu ki; Öyle ise bize başkalarının ağzı ile dua et! Çünkü sen, başkasının ağzıyla günah işlemediğin için O ağız senin için temizdir, günahsızdır... Öyle hareket et ki, Başkalarının ağzı gece gündüz sana dua etsin. Sen, başka birinin ağzı ile kötü söz söylemediğin, günaha girmediğin için o başka birinin özür dileyen ve dua eden ağzı yok mu, işte o ağız senin için günah işlemediğin ağızdır....(Mesnevi)  Dua dinde önemli bir esastır. Dua için şöyle bir ayet vardır: Kullarım sana beni sorduklarında de ki ben çok yakınım; bana dua ettiğinde, dua edenin isteğine karşılık veririm…(Bakara;186)  Duanın ada...

Kesinlikle gelen tek şey!

  “ Birinci Mahmut devri nişancılarından olan Hâlet Efendi Bağdat'ta iken, Rufai şeyhlerinden birini bayramda ziyaret eder. Selam kelamdan sonra Şeyh ona der ki: -Yaşadığın müddetçe üç büyük bayram vardır. Bunlardan ilk ikisi vezirdir, üçüncüsü her yerde hazırdır. Bu üçünden haberi olmayana ara yerdekiler vazır vuzurdur.  İnsan olmak için ilk bayram doğumdur. Dünyaya Hakka muhatap olan sıfatlarla donatılmış olarak düşünen bir beyinle doğmak gerçek bir bayramdır. İkinci bayram insanlara hayırlı olduğuna inandığı zaman, ruhunda sevinç duyanların kutladığı bayramdır. Bu öyle bir seviyedir ki; başkalarının bayramını benliğine katmayı bilen insan bu sevinçle yoruldukça mutlu olur. Üçüncü bayram her yerde hazır olan ölümdür. Ama bu bayram fâni âleme geçiş kapısı olan ölümün bir dünya kapısında bir ahiret kapısında kutlanır. Öyle yaşamaya dikkat et ki öldüğün zaman arkanda kalanlar değil karşılayanlar bayram yapsın. ” (Bu hikaye merhume Atiye Keskin’in Bir Nükte Bir Işık kitabından ...

Doğru olduğu halde söylenmesi caiz olmayan söz!..

  Senin olmayan şeylerle asla övünme. Bir at gururla “Ben güzel bir atım” derse bu tahammül edilebilir bir şeydir. Fakat sen “Güzel bir atım var” diyorsan bil ki güzel bir ata sahip olmakla övünüyorsun. Bunda senin olan ne var? Epiktetos Gençliğimde abi kardes iki arkadaşım vardı. Abisi küçük kardeşini fiziksel kusuru yüzünden alaya alırdı. Kardeşi bu duruma üzülürdü. Yine abisinin alaya aldığı ve bu sebepten çok üzüldüğü bir güne denk geldim. Onu teselli etmek için şöyle demiştim: Şöyle bir düşünelim; senin ve abinin fiziksel özelliklerinize olan katkınız nedir? Düşündü. Beklediğim cevabı verdi: Hiç! Taşı gediğine koydum: O halde senin üzülmen, onun övünmesi ne kadar doğru?   İnsanlar kendi iradeleri dahilinde yaptıkları veya uzak durdukları şeylerden dolayı övülmeli veya suçlanmalıdırlar." (Aristo-Leonardo) Yıllar önce Aborjinlerle -Avustralya yerlileri ilgili bir kitap okumuştum. Şöyle diyordu: Aborjinler doğum günü kutlaması yapmazlar. Bir kişi ne zaman ki kayda değer...

Bu saltanatının değeri olsa olsa bir bardak sudur!

  Behlûl Dânâ bir gün, Hârûn Reşîd'e hitâben demiş ki: -Senin bu saltanatının değeri olsa olsa bir bardak sudur. Hârûn Reşîd, Behlûl'ün sözünü küçümseyerek demiş ki: -Sen aklını yitirmişsin. Ben şarkın en büyük pâdişâhıyım. Benim saltanatım altında nice milletler, nice şehirler, nice göller ve denizler var. Behlûl Dânâ, izin verirsen sana bunu ispat edeceğim diyerek Hârûn Reşîd'e iki soru sormuş. Birinci sorusu şuymuş: Çölde susuz kalıp, ölüm hâline gelsen. Birisi çıkıp "Saltanatının yarısını verirsen sana su veririm dese" ne yaparsın? Hârûn Reşîd, hiç düşünmeden şu cevabı vermiş: -Elbette ölmemek için adamın teklifini kabul ederim. Behlûl Dânâ, ikinci sorusunu sormuş: -Peki, içtiğin suyu çıkaramasan, sen kıvranıp dururken birisi çıkıp "Mülkünün geri kalanını bana verirsen o suyu çıkartırım" dese ne dersin? ... Para, ilk olarak MÖ yedinci yüzyılda Lidyalılar tarafından kullanılmaya başlandı. Paradan önce takas sistemi kullanılıyordu. ...

Müezzinin görevi ezan okumaktır!..

Bir delikanlının eline amcasının mirasından yüklü bir servet geçmişti. Gencin ahlâkı kısa zamanda değişti. Elindeki serveti har vurup harman savurmaya, hesapsız harcamaya başladı. Her geçen gün yeni huylar ediniyor, günahın her türlüsüne batıp çıkıyordu. Kısa sürede, işlemediği haram, yapmadığı kötülük kalmamıştı. Bir dost meclisine dönüşünde, delikanlıyı birden karşımda görüverdim. Usulca yanına yanaşarak: "Oğlum, gelir akan bir sudur. Zevk ve sefa ise dönen bir değirmen. Hesapsız harcayabilmen için gelirinin de hesapsız olması lâzım. Madem bu miras dışında bir gelirin yok, israfı bırakıp, harcamalarını azaltmalısın! Gemicilerin şöyle bir sözü vardır: ‘Eğer dağlara yağmur yağmazsa, Dicle bir yıl içinde kurur, cılız bir dere olur.’ Delikanlı cevap vermeden dinliyor, fakat ikna olmuş da görünmüyordu. Sözümü şöyle bağladım: ‘Aklını başına al, kendine gel, nefsine uyma! Hazır servet çabucak tükenir, sonu olmayan eğlenceleri bırak. Sonradan aklın başına gelip, pişman olsan da, faydası...