Bu saltanatının değeri olsa olsa bir bardak sudur!
Behlûl Dânâ bir gün, Hârûn Reşîd'e hitâben demiş ki:
-Senin bu saltanatının değeri olsa olsa
bir bardak sudur.
Hârûn
Reşîd, Behlûl'ün sözünü küçümseyerek demiş ki:
-Sen aklını yitirmişsin.
Ben şarkın en büyük pâdişâhıyım. Benim saltanatım altında nice milletler, nice
şehirler, nice göller ve denizler var.
Behlûl
Dânâ, izin verirsen sana bunu ispat edeceğim diyerek Hârûn Reşîd'e iki soru
sormuş. Birinci sorusu şuymuş: Çölde susuz kalıp, ölüm hâline gelsen. Birisi çıkıp "Saltanatının
yarısını verirsen sana su veririm dese" ne yaparsın?
Hârûn
Reşîd, hiç düşünmeden şu cevabı vermiş:
-Elbette ölmemek için adamın teklifini kabul
ederim.
Behlûl
Dânâ, ikinci sorusunu sormuş:
-Peki, içtiğin suyu
çıkaramasan, sen kıvranıp dururken birisi çıkıp "Mülkünün geri kalanını
bana verirsen o suyu çıkartırım" dese ne dersin?
...
Para, ilk olarak MÖ yedinci yüzyılda
Lidyalılar tarafından kullanılmaya başlandı. Paradan önce takas sistemi kullanılıyordu.
Takas, malın mal ile değişimidir. Yetmişli yıllarda para kıttı. Her ne kadar
Lidyalılar, asırlar önce parayı kullanmaya başlamışlarsa da çocukluğumuzda,
yani yetmişli yıllarda, mahallede köylü pazarcılar takas sistemini
kullanıyorlardı. Getirdikleri sebze ve meyveyi bulgur, mercimek vs.
karşılığında değiştiriyorlardı. Burada pirinci saymadım. Çünkü pirinç çok lüks
bir tüketim maddesi idi. Sadece özel günlerde ve bayramlarda pişirilirdi.
Bir Kızılderili
atasözü şöyle der: “Son balık öldüğünde, son
nehir kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde beyaz adam paranın yenmediğini
anlayacak.”
Para çıktı çıkalı insanların karakteri
değişti. Para öyle değerlendi ki,
“Paraya tapma” deyimi bile oluştu. Çünkü para, muhafazası kolay ve
kimilerine göre açamayacağı kapı olmayan bir nesneydi. Parayı araç olarak kullananlar
bir yerlere gidince, paranın verdiğini zannettikleri itibar ile farklı bir
şekilde giriyor ve herkesin bir fiyatı olduğunu düşünüyorlar. Yıllar önce
okuduğum bir kitapta bu düşünceyi şöyle açıklıyor: 1000 dolar versem bir böcek
yer misiniz? Hayır, 10.000 dolar, Hayır. 100 bin dolar ….Yazar bu durumu şöyle
açıklıyor: " Küçük para ile tiksinilen işe olan tavır para arttıkça değişmeye başlıyor. Ancak o
zamanda da şimdi de bu durum için düşüncem hiç değişmedi. Elbette ki bu durumu
asla kabul etmeyecek insanlar vardır ve var olmaya devam edecektir.
Yapılan
araştırmalara göre özellikle yüksek kazanç sağlayan kişilerde, para kazanma ve
başarı ile birlikte paraya karşı duygusal bir bağımlılık da başlıyor.
100 Dolarlık
banknotun üzerinde resmi bulunan Benjamin Franklin şöyle demiş: “Para ve insan arasındaki karşılıklı ilişki
şöyledir: İnsan paranın sahtesini yapar, parada insanın.”
Ne kadar çok
paramız olursa olsun para, bizi diğer canlıların da kaçınılmaz akıbeti olan
ölümden kurtaramayacak. Para elbette önemlidir; yaşamak için ve daha önemlisi
de yaşatmak için. Ancak gereğinden fazla kıymet vermemek, diğer bir ifade ile
tapınmamak kaydıyla.
Yorumlar
Yorum Gönder