Kanaat
“Ben kendi sirkemi yedikçe, helvacının cevrini çekmem. Hey nefs! Aza kanaat et ki, sultan ile fakiri bir göresin.” (Sadi) Kanaat, sözlükte elinde bulunandan hoşnut olma ve fazlasını istememe anlamına gelmektedir. Kanaat insanı vezir; kanaatsizlik -doyumsuzluk, tamahkârlık- ise rezil eder. Kanaati herkes över ancak çoğu kimse kanaatkâr olmak için çabayı ihmal eder. Sevgili Peygamberimiz (sav) “ İnsanoğlu iki vadi dolusu altına sahip olsa buna bir üçüncüsünü daha eklemek ister ” hadisi doyumsuzluğun yapısal olduğunu gösterir. Yani kanaatsizlik eğilimi doğuştandır ancak tüm kötü hasletler gibi terbiye edilebilir; tabii istenirse. Gazali, hırs ve tamahkârlıktan kurtulup kanaat erdemini kazanabilmek için insanın akli ve ahlâkî bazı değişimlerden geçmesi gerektiğini söyler. Gazali bunları “İhya” adlı eserinde şu şekilde sıralar: Harcamaları olabildiğince kısarak zorunlu ihtiyaçları karşılamak ile yetinmek, Allah’ın her canlının rızkına kefil olduğu yönündeki vaa...