Siz ağlayamazsınız!..
İran hükümdarlarından birinin odasına astırdığı levhada
şunlar yazıyormuş: “Tanrı değilsin ki
kuvvet ve kudretine bir son olmasın. Sonunda sen de öleceksin. Bütün mahlûkata
şefkatle muamele et ki Allah da sana merhamet etsin.” (Bir Nükte Bir Işık)
Merhamet bir insanı insan yapan değerlerin başındadır.
İnsanı bilgisi ve görgüsünden evvel merhamet duygusu ile tartmak lazım. Uzun
yıllar önce çalıştığım bir ilçede trafik kazası olmuş; başka bir yerden
tarlalarda çalışmaya gelen birçok işçi ölmüştü. Kaymakam ve bir muhtar olay
yerine gitmişti. Değerli bir insan olan kaymakam bey ile daha sonra
görüştüğümde, muhtardan konu açılınca şöyle demişti: Muhtar çok merhametli bir
insan. Cenazeleri görünce ağlamaya başladı. Demek ki merhametin bir cüzü de
ağlamaktır.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek’ in Reis Bey adlı eserinde
şöyle bir sahne yer alır: İdam sehpasına çıkmaya hazırlanan mahkûm, kendisi
hakkında idam kararını vermiş bulunan ve infazı izlemeye gelen mahkeme
başkanına hitaben şöyle diyor: “Etmeyin Reis Bey! Siz ağlayamazsınız!
Ağlayabilseydiniz, anlardınız. Siz merhametten acıma duygusundan yalnız kötülük
doğacağına inanmışsınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz
için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz! Reis Bey! Mühürlü kalbinizin açılmasını
dilerim.”
Merhamet duygusu insanın yaratılıştan sahip
olduğu doğal bir duygudur ancak kişinin yetiştiği ortam merhameti arttırır veya
azaltır. Dolayısıyla başta çocuklarımız olmak üzere herkesin merhametli
olmasını istiyorsak bizzat kendimiz merhametin timsali olmalıyız. Merhametin,
doğal haliyle bırakılmayıp eğitimle birlikte geliştirilmesi gerekmektedir.
Schopenhauer, adalet, insan sevgisi ve
diğer bazı önemli erdemlerin merhametten kaynaklandığını ifade etmektedir.
Ünlü psikiyatrlarımızdan Prof. Kemal Sayar
merhameti şöyle tanımlamıştır: “Bir başkasının acısını hissedip aynı zamanda
o acıyı dindirmek için aktif olarak kişiyi eyleme çağıran bir duygu.”
Merhamet, insanı hayvandan ayıran en önemli duygulardan
biridir. Yerinde ve dozunda kullanılması gerekir ki merhametten maraz doğar
sözü tecelli etmesin. Konuyu Mevlana’nın yedi öğüdüyle bitiriyoruz.
“Cömertlik
ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat
ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının
kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet
ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu
ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte
deniz gibi ol.
Ya
olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Yorumlar
Yorum Gönder