Kayıtlar

Ağustos, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Büyüyünce Ne Olacaksın?

Küçücük bir köy okulunda, sıraların arasında dolaşan öğretmen, birinci sınıf öğrencilerine basit bir soru sorar: "Büyüyünce ne olacaksınız?" Cevaplar, henüz dilleri dönmeyen çocukların masumiyetiyle şekillenir: ●      "İnneci olacağım!" (Sağlık memuru) ●      "Öyyetmen..." ●      "Çitçi!" (Çiftçi) ●      "Toktuy!" (Doktor) ●      "Abukat!" (Avukat) ●      "Müyendis!" (Mühendis) Derken, en arkada oturan Mustafa parmak kaldırır ve diğerlerinden farklı bir cevap verir: "Ben onların dediklerinden olmayacağım... Ben adam olacağım!" (Hasan Pulur)    Meslek mi, İnsanlık mı? Bu küçük Mustafa’nın sözü, aslında büyük bir hakikati ortaya koyuyor: Biz, çocuklarımıza "Büyüyünce ne olacaksın?" diye sorarken, onlardan bir meslek ismi bekliyoruz. Oysa belki de sormamız gereken asıl soru şu: "Büyüyünce kim olacaksın?" Çünkü bir insan doktor da olabilir, mü...

Arzunun Terbiyesi

Arzu, insan ruhunun en ince kıvrımlarında dolaşan bir misafirdir; doyurulmadığında huzursuz, doyurulduğunda ise kaybolmaya meyillidir. Bu metin, arzunun doğasını anlamaya ve onu bilinçle yönetmeye dair bir yolculuğa davettir. Hayatta her şeyin fazlası, kıymetini yitirir. Güzellik ölçüsüzce sunulduğunda sıradanlaşır; mutluluk bile alışkanlığa dönüştüğünde anlamını kaybeder. Peki, bir şeyin değerini korumak için ne kadarına sahip olmak gerekir? İnsanı canlı tutan, her şeyin ucundan bir parmak alıp geri çekilmektir. Sürekli dolu bir sofrada doyum değil, yorgunluk başlar. Acaba eksiklik mi canlı tutar, yoksa sınırsızlık mı tüketir? Tatmadığın şeylerin hayali, tattıklarından daha güçlüdür. Bu yüzden her arzu anında doyurulmamalı, her imkân sonuna kadar tüketilmemelidir. Arzuyu yaşatan, ona ulaşmak değil; ona yaklaşırken hissedilen heyecandır. Ulaştığında sönüyorsa, gerçekten arzuladığın şey neydi? Günümüzde çocuklarımızın her isteğini sorgusuzca yerine getiriyoruz. Üzülmesinler, eksiklik h...

Aklın Üzerindeki Sessiz Tehdit

  Bilgi kirliliği, günümüz dünyasının en büyük sorunlarından biri. Tıpkı stoacılar gibi zihnimizi korumamız gerekiyor. Epiktetos'un dediği gibi, "Bizi rahatsız eden olaylar değil, onlara dair düşüncelerimizdir." Peki, zihnimizi bu görünmez kirden nasıl temiz tutarız? En çok da saf ve iyi niyetli insanlar bu kirliliğin kurbanı olur. Onlar, bilginin manipüle edilebileceğini düşünmedikleri için her şeyi olduğu gibi kabul ederler. Oysa stoacılık bize her bilginin kaynağını sorgulamayı ve her duygunun kökenini araştırmayı öğretir. Aksi takdirde zihnimiz başkalarının düşünceleriyle, kalbimiz ise onların arzularıyla kirlenir. Yanlış bilgiden daha tehlikelisi, önemsiz şeylerin dikkatimizi dağıtmasıdır. Önemli meseleler arka plana itilir, odaklanma gücümüz zayıflar. Stoacılar bu konuda net: Zihnini amacına hizmet etmeyen düşüncelerden koru, çünkü her gereksiz şey seni erdemli bir eylemden uzaklaştırır. Sosyal medya algoritmaları, bizi tek tip içeriklerle besleyerek zihnimizi...