Kayıtlar

Ekim, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hangi Müslümanlık

Bu metin, Müslümanların davranışlarının İslam'ı temsil etmedeki kritik rolünü vurgulayarak, inandığı gibi yaşamanın sorumluluğuna dikkat çekiyor. Ünlü mutasavvıflardan Bâyezid-i Bîstâmî Hazretlerinin zamanında Hristo adında bir tüccar doğruluğu ile etrafına kendisini pek sevdirir. Arada bir Bâyezid-i Bistâmî’nin sohbetlerine de katılır. Hainliği ve kırıcılığı ile tanınmış komşusu Süleyman Efendi bir gün sözü sırasına getirerek der ki:  —Senin huyunu herkes gibi Bâyezid-i Bistâmî hazretleri de çok beğeniyor. Neden kendisi ile dostluğun olduğu hâlde Müslüman olmuyorsun?  Hristo biraz düşündükten sonra,  —Beni hangi Müslümanlığa dâvet ediyorsun. Eğer, Bâyezid-i Bistâmî’nin Müslümanlığı ise ona çoktan razıyım. Ancak eğer senin gibilerin Müslümanlığı ise benim ihtiyacım yok, cevabını verir.  Süleyman Efendi bu cevaba pek kırılır ve Hristo’yu bir sırası gelince Bâyezid-i Bistâmi’ye çekiştirir. Bâyezid-i Bistâmî O’nun öfke ile konuştuklarını sakin sakin dinledikten sonra:...

Kendi Gökkuşağını Yaratma Cesareti

Hayat, kontrolümüz dışında gelişen olaylarla doludur. Bazen bu durumlar karşısında çaresiz hisseder, kendimizi bir “kurban” rolüne kaptırırız. Peki, gerçekten çaresizlik, olayların bizi tüketmesine izin vermek zorunda mı? Aslında hayatı şekillendiren, başımıza gelenler değil; onlara verdiğimiz tepkilerdir. İşte tam da bu noktada, kendi bulutumuzdaki gökkuşağını yaratma cesaretini göstermeliyiz. Şikâyet mi, Çözüm mü? Şikâyet etmek sorunları hafifletmez; aksine zihnimizi tüketen bir kısır döngü yaratır. Oysa çözüm odaklı olmak, yeni yollar aramak ve harekete geçmek, bizi güçlü kılan en önemli tutumdur. Hayat her zaman kontrol edilebilir değildir; ancak ona nasıl tepki vereceğimiz, tamamen bizim seçimimizdir. Başkalarının Bulutunda Gökkuşağı Olmak Kendi yaşamımızı anlamlı kılmanın en güzel yollarından biri, başkalarına umut olmaktır. Birinin hayatına dokunmak, aslında kendi içimizdeki ışığı da besler. Karanlığımızda bile bir başkasına ışık olabilmek, gerçek gücün ta kendisidir. Yeniliğin ...

Peki, Ya Doğrularımız?

  Sınıfta yükselen kahkaha, öğretmenin tahtaya yazdığı tek bir yanlış işlemle başladı: “9 × 1 = 7.” Ardından öğretmen çarpım tablosunun tamamını eksiksiz sıraladı. Ne var ki öğrenciler yalnızca ilk satırdaki hataya odaklanmıştı. Kimse 9 × 2’nin doğruluğuna şaşırmadı, 9 × 10’a kadar süren kusursuz doğrulara minnet duyan çıkmadı. Tüm dikkat o tek hataya kilitlenmişti. Çünkü biz insana değil, onun hatasına odaklanmayı öğrendik. Ne zaman biri düşse geçmişteki tüm çabaları unutulur. Ne zaman bir hata yapılsa bütün doğrular silinir. Oysa insan bir bütündür: doğrularıyla, yanlışlarıyla, inişleri ve çıkışlarıyla. Hepimiz içimizde bir yazboz tahtası taşırız. Bazen kendimizi silip yeniden çizeriz. Ama başkalarına bu şansı pek vermeyiz. Neden? Belki de yargılamak, anlamaktan daha kolay gelir. Eleştirmek empati kurmaktan daha az zahmetlidir. Bir başkasının hatasını işaret ederken kendi kusursuzluğumuzu mu kanıtlamaya çalışıyoruz? Kendi hatalarımızı ise sessizce, görünmeden derinlere gömeri...