Ey iman edenler, iman ediniz!..
Kendime soruyorum: “Toplumun düzelmesi ve refah düzeyinin
yükselmesi için bir birey olarak ne yapabilirim, bu konudaki sorumluluğum nasıl
olur?”
Doğrusu güzel bir
soru. Öyle ya, yol gösterilmeden sorumluluk nasıl yüklenilecek? Aklıma beyin
fırtınası yolu ile ilk gelen cevabı yazdım,
“Resulullah' ı (s.a.v.) örnek alarak!”... Bunu demek kolay; herkes söylüyor.
Ancak İslam toplumuna baktığımızda kalp, dile muhalefet ediyor. Peki,
Resulullah nasıl örnek alınacak? Nasıl yaşam rehberimiz olacak? Tanımadığımız
kimseyi örnek alabilir miyiz?
Bir kimsenin örnek
alınabilmesi için tanınması gerekir. Peki, biz Resulümüzü ne kadar tanıyoruz?
Bu konuya
“Peygamber’e Arz” başlıklı bir yazımda değinmiştim. Yazımda Peygamber’e arz yöntemini,
“Bizim yerimizde Peygamber efendimiz
olsaydı ne yapardı?” sorusunu kendimize sormamız olarak özetlemiştim.
Soruya doğru cevap alabilmemiz için Peygamberimizi tanımak lazım. Ne yazık ki
sadece biz değil, tüm İslâm âlemi Peygamberi tanımıyor. İslam âlemi Hz.
Peygamber’in sadece ibadet esnasındaki davranışlarını ve giyim-kuşamını,
yemesini-içmesini vs. örnek alıyor ve güya hayata tatbik etmeye çalışıyor. Hiç
şüphesiz bunlar da önemli ancak ahlak ve yaşamı daha önemli. Bunun için
rehberimizi hakkıyla tanımalıyız.
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadisi evrensel bir ifadedir. Çünkü güzel ahlak evrenseldir. Nitekim
Resulullah'ın örnek ahlakı incelenince, evrensel ahlak ilkelerine aykırılık
göremeyiz. Dolayısıyla da Resulullah'ın örnek ahlakı farklı inanç sahiplerine
ve hatta bir inanç sahibi olmayan kişilere dahi hitap eder. Yüce Allah, ayet-i
kerimesinde şöyle buyuruyor: “Şüphesiz,
Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk, renk, soy ve servetçe
değil) takvaca en ileride olanınızdır…" Takva kelimesini merhum
Muhammed Esed birçok âlimin benimsediği "Sorumluluk
bilinci" diye tanımlamıştır. Demek ki, Allah katında en üstün olan,
kendini sorumluluk sahibi görendir.
Resulullah “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle
değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin.
Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu
imanın en zayıf derecesidir.” buyurmuştur. Şimdi bu hadiste belirtilen
ahlaki ilkeyi hangi inanç reddedebilir? Bu hadisi herkes hayatına tatbik ederse
toplumda kötülük barınabilir mi?
"Ey iman edenler, iman ediniz…" ayetini ilk okuduğumda tuhaf olmuştum. Öyle ya "İman edenler, iman ediniz." İman
edenlere "iman" çağrısı; bu ayeti araştırdığımda birbirlerini
destekleyen birçok yorum var. Onlardan birisi de "Ey imanı kimliğe dönüştürenler, imanı kişiliğe ve güvene
dönüştürün." Çünkü müminin bir vasfı da güvenilir insandır.
Bizler
emredildiğimiz üzere takvalı, yani sorumluluk bilinci ile yaşamımızı
sürdürürsek toplumdaki birçok sorun da kendiliğinden çözülür. Unutmayalım ki, “bana ne” sözü mümince bir söz
değildir.
Dilinize gönlünüze sağlık efendim
YanıtlaSilTeşekkür ederim sevgili kardeşim
SilBizler Allah in emir ve yasaklarına birde Kuran'ı Kerim anlayıp onu hayatımıza tatbik etsek peygamber efendimizin sünneti yapsak her şey çok çok güzel olur buda yaşamaktan geçer.
YanıtlaSilAllah razı olsun
SilAğzınıza sağlık üstadım
YanıtlaSilAllah razı olsun
SilAllah razı olsun sizden varlığınız bizim için bir nimet
YanıtlaSil