Kayıtlar

Eylül, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Huzurun Sırrı: Zikrin İçsel Yolculuğu

Bir şehir düşünün… İnsanlar koşturuyor, cep telefonları dünyaya bağlıyor ama yüzlerde derin bir boşluk var. Modern hayatın gürültüsü içinde, huzur bir türlü bulunamıyor. Bir ofiste, terfisi için çırpınan genç bir kadın… Başarılı ama geceleri uyuyamıyor. Bir lüks restoranda, pahalı bir şarapla geçici bir neşe arayan bir adam... Hepsi aynı sorunun peşinde: "İçimdeki bu huzursuzluğu nasıl dindirebilirim?" Kur’an-ı Kerim bu soruya yalın ama derin bir cevap sunar: "Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur." (Ra’d Suresi, 28) Bu ayet, insanın ruhsal anatomisinin en hassas noktasına dokunur: Huzur, dışarıda değil; içeride aranmalıdır. Kaybolmuş Bir Neslin Sessiz Çığlığı Modern insan huzuru kaybetti ancak nerede bulacağını bilmiyor. Sosyal medya beğenileriyle avunuyor, alışverişle eksik yanını kapatmaya çalışıyor, kariyer hırsıyla mutluluğu kovalamaya devam ediyor. Ama her tatmin, bir serap gibi kayboluyor. Çocuğun elinden kaçan balon misali, ...

Adın mı Kaldı Geriye, Yoksa Ağırlığın mı?

Bir isim nasıl büyür? Bir unvanla mı, bir makamla mı, yoksa bir lakapla mı? Yoksa o ismi taşıma biçimiyle mi?   İmam-ı Âzam: Büyük İmam. Bu sıfat ona yaşarken verilmedi. O yalnızca doğru bildiği yolda yürüdü; bedel ödedi, reddedilmesi güç teklifleri geri çevirdi. Mazlumun yanında, zalimin karşısında durdu. Ardından yalnızca adı değil, duruşu da kaldı. Tarihten bugüne ulaşan hikâyesindeki asıl şaşırtıcı olan, teklif edilen makamların büyüklüğü değil; reddin gerekçesindeki incelik. Halife ona Baş Kadılık Makamını önerdiğinde, “Yapamam,” dedi. Halife onu yalancılıkla suçlayınca verdiği cevap, sanki bütün çağlara seslenir gibiydi: “Eğer yalan söylüyorsam, yalancıdan kadı olmaz. Eğer doğruysam, sözümün gereği kadılık yapamam. Her iki hâlde de bu görevi üstlenemem.” Bu bir akıl oyunu değil; vicdanın matematiği. Konuşan, zihnin kurnazlığı değil; kalbin eğitilmişliği. Bugün bize benzer bir teklif gelse, ilk soru “Hakkıyla yapabilir miyim?” mi olurdu, yoksa “Kaçırırsam bir dah...

Ekonominin Gizli Kuralı: Borçlanma Tuzağı ve Gider Terbiyesi

Ekonomi politikalarında sıklıkla düşülen en büyük tuzak, sihirli bir değnekmişçesine sadece geliri artırmanın tüm sorunları çözeceği yanılgısıdır. “Gideri terbiye etmeden gelir ne kadar artarsa artsın ekonomi düzelmez” sözü, işte bu yanılgıyı kökünden kesip atan, son derece isabetli ve zamanla sınanmış bir ekonomik gerçekliği ifade eder. Bu, yalnızca bir aile bütçesi için değil, bir şirket veya bir ulusun ekonomisi için de geçerli olan değişmez bir kanundur. Gelir Artışının Cazibesi ve Aldatmacası Gelir artışı, enflasyonla mücadeleden işsizliğin azaltılmasına, refah seviyesinin yükseltilmesinden sosyal hizmetlerin iyileştirilmesine kadar birçok hedef için olmazsa olmaz bir araçtır. Ancak kritik soru şudur: Bu gelir nereden ve nasıl geliyor? Eğer bu artış; Petrol, doğalgaz gibi geçici kaynaklardan sağlanan bir ranta, Sürekli artan borçlanmaya, Merkez Bankası'nın parasal genişleme (para basma) politikalarına dayanıyorsa, bu artış kalıcı ve sağlıklı değil, geçici ve yapaydir. Bu durum...