Ekonominin Gizli Kuralı: Borçlanma Tuzağı ve Gider Terbiyesi
Ekonomi politikalarında sıklıkla düşülen en büyük tuzak, sihirli bir değnekmişçesine sadece geliri artırmanın tüm sorunları çözeceği yanılgısıdır. “Gideri terbiye etmeden gelir ne kadar artarsa artsın ekonomi düzelmez” sözü, işte bu yanılgıyı kökünden kesip atan, son derece isabetli ve zamanla sınanmış bir ekonomik gerçekliği ifade eder. Bu, yalnızca bir aile bütçesi için değil, bir şirket veya bir ulusun ekonomisi için de geçerli olan değişmez bir kanundur.
Gelir Artışının Cazibesi ve Aldatmacası
Gelir artışı, enflasyonla mücadeleden işsizliğin azaltılmasına, refah seviyesinin yükseltilmesinden sosyal hizmetlerin iyileştirilmesine kadar birçok hedef için olmazsa olmaz bir araçtır. Ancak kritik soru şudur: Bu gelir nereden ve nasıl geliyor? Eğer bu artış;
Petrol, doğalgaz gibi geçici kaynaklardan sağlanan bir ranta,
Sürekli artan borçlanmaya,
Merkez Bankası'nın parasal genişleme (para basma) politikalarına dayanıyorsa, bu artış kalıcı ve sağlıklı değil, geçici ve yapaydir.
Bu durum, gelirleri artan ancak harcama disiplininden yoksun bir aileye benzer. Kredi kartlarına yüklenerek veya bankalardan borç alarak gelirini artırdığını zanneden bir birey, aslında gelecekteki gelirini bugünden harcamaktadır. Borçlar birikmeye, faiz yükü katlanarak artmaya başladığında ise kaçınılmaz sonla yüzleşir.
"Gideri Terbiye Etmek" Ne Demektir?
Gideri terbiye etmek, sadece “kısmak” anlamına gelmez. Daha kapsamlı ve stratejik bir kavramdır:
Verimlilik: Kaynak israfını önlemek, her bir liranın maksimum fayda sağlayacağı alanlara yönlendirilmesi demektir.
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Her kuruşun nereye, niçin ve nasıl harcandığının açık ve denetlenebilir olmasıdır. Rant dağıtımını değil, kaynak dağılımını önceler.
Sürdürülebilirlik: Gelir-gider dengesini, borç yükünü gelecek nesillere aktarmayacak şekilde kurmaktır. Bugünün keyfi için yarını ipotek altına almamaktır.
Önceliklendirme: Sınırsız olmayan ihtiyaçlar karşısında, sınırlı kaynakları en acil ve hayati alanlara (eğitim, sağlık, altyapı) kanalize etmektir.
Neden Gider Terbiye Edilmezse Gelir Artışı İşe Yaramaz?
Enflasyon Canavarı Beslenir: Gelir artışı (özellikle para basılarak sağlanan) ülkedeki para miktarını artırır, ancak mal ve hizmet miktarı aynı hızla artmazsa, her şeyin fiyatı yükselmeye başlar. Bu durumda, nominal olarak artan gelir, satın alma gücü olarak erir ve bu kısır döngü enflasyon-fiyat spiraline dönüşür. Vatandaşın cebine daha çok para girer, ama markette daha az mal alabilir hale gelir.
Borç Kısır Döngüsü Oluşur: Giderler kontrol altına alınmazsa, gelir ne kadar artarsa artsın yine de yeterli olmaz. Aradaki fark borçlanmayla kapatılır. Borçlanmanın faizi, bütçede giderek daha büyük bir kalem haline gelir. Bir süre sonra, yeni alınan borçlar eski borçların faizini ödemek için kullanılır. Ekonomi, büyüme yerine borç ödeme çıkmazında debelenip durur.
Yapısal Reformlar İhmal Edilir: Kolay yol olan gelir artışına (borç/rant) odaklanan yönetimler, asıl sorun olan yapısal reformları (verimlilik, hukuk, yargı, eğitim, üretim) erteleme eğiliminde olur. Bu da ekonominin temel çarklarının bozuk kalmasına neden olur. Sonuçta, hasta bir bedene verilen vitaminler sadece geçici bir iyilik hali sağlar.
Güven Ortamı Zedelenir: Disiplinsiz bir mali yapı, uluslararası yatırımcılar ve vatandaşlar nezdinde güvensizlik yaratır. Sermaye kaçar, yerli para değer kaybeder ve ekonomi dış şoklara karşı daha kırılgan hale gelir.
Tarih ve Örnekler: Tezin Doğrulanması
Tarih, bu tezi doğrulayan örneklerle doludur. Petrol zengini Venezuela, muazzam gelirine rağmen harcama disiplininden yoksun olduğu için hiperenflasyon ve ekonomik çöküş yaşamıştır. Buna karşılık, İskandinav ülkeleri gibi yüksek vergi gelirlerine sahip ülkeler, bu gelirleri son derece verimli ve şeffaf bir şekilde (gideri terbiye ederek) harcadıkları için yüksek refah seviyesini ve istikrarı koruyabilmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki ağır borç yükü ve mali disiplinsizlik de bu durumun en acı örneklerindendir.
Sonuç: Önce Disiplin, Sonra Refah
“Gideri terbiye etmeden gelir artışı” ekonomik bir mucize değil, sadece erteleme ve görüntüyü kurtarma stratejisidir. Gerçek ve kalıcı bir ekonomik düzelmenin yolu, önce “gideri terbiye etmekten”, yani israfı önlemekten, verimliliği artırmaktan, şeffaf ve hesap verebilir bir mali sistem kurmaktan geçer. Bu sağlam zemin olmadan, ne kadar yüksek gelir elde edilirse edilsin, bu gelir bir delikli fıçıyı doldurmaya çalışmaktan farksız olacak ve ekonomi asla hakiki manada düzelmeyecektir. Ekonomi, disiplin ve akılcılıkla ayakta duran bir yapıdır; sihirlî formüllerle değil.
Yorumlar
Yorum Gönder