Merhametli Çocuk
"Mükemmel değil, merhametli çocuklar yetiştirin. Karıncaları ezmeyen, ağaç dallarını kırmayan, çiçekleri ezip geçmeyen, sevgiyi hissetmeyi ve hissettirmeyi bilen çocuklar." Doğan Cüceloğlu
Allah Resulü (sav) insanın yaratılışından bahsederken, “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecûsî yapar. Nitekim hayvan da kusursuz olarak dünyaya gelir. Sen onda bir eksiklik görüyor musun?” buyurarak insanın tertemiz, günahsız ve kusursuz bir şekilde yaratıldığına dikkat çekmiştir.
Hepimiz bebek görmüşüzdür. Hepsi de ne kadar masum ve sempatik görünür öyle değil mi? Büyük canilerin bebeklikleri de masum görünümündeydi. Peki ne oldu da bu bebek cani oldu? Bu bebek sizin bebekliğinizden veya bebeğinizden farklı mıydı? Onu da masum, merhamet ile özdeşleşen bir anne doğurmuş olamaz mıydı?. O anneye bu bebek büyüyünce cani olacak denilseydi sizce nasıl tepki verirdi?
Hrant Dink’in katledilmesinin ardından eşi Rakel Dink'in yaptığı konuşmada belirttiği durum çok anlamlıdır: Yaşı kaç olursa olsun 17 veya 27 katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.
Çocuk yetiştiği ortama göre şekillenir. Şiddet gören; şiddet gösterir; şefkat ve merhamet gören de şefkat ve merhamet eden olur.
Geçmiş yıllarda evladım okula giderken, ondan yaşça küçük bir çocuğun bir başkasına büyükçe bir taş attığını görerek çocuğu uyarmak ihtiyacını hissetmiş. “Dikkat etmelisin, taş ya arkadaşının başına değseydi?” Çocuğun cevabı düşündürücü: “Değsin diye atmıştım.”
Çocuk yetiştirmek tek başlarına anne-babalara bırakılmayacak kadar önemli. Hep şunu savunurum, bilmem katılır mısınız? En ufak şeylerde dahi sertifika, diploma ararken neden anne baba olabilmeyi eğitim sertifikasına bağlamıyoruz? Malum, tıpta koruyucu hekimlik önemli bir bölümdür; hastayı tedavi etmeden önce hasta olmamasını sağlamak amacını güder. Uzun yıllar evvel bir komşumuza Sağlık Müdürlüğünden bir mektup gelmişti. Mektupta yaşından dolayı KETEM’e (Kanser erken teşhis tarama ve eğitim merkezi) başvurup muayene olması gerektiği yazılıyordu. Çünkü kanserin yaygın bir çeşidi, o yaşta erken tespit edilebiliyordu. Kanser, malum, hem tedavisi maliyetli hem de kişiye ve sevdiklerine oldukça acı veren bir hastalık. Erken teşhis, her iki duruma da oldukça büyük katkı sağlıyor. İşte tıpkı bu örnekte olduğu gibi anne baba olmayı da belirli bir eğitim ve sonrasında sertifikaya bağlarsak sağlıklı ve terbiye edilmiş çocukların yetişmesine katkı sunulamaz mı?
Eski Mardin küçüktü ve fazla göç almadığı için de aileler birbirlerini iyi tanırlardı. Hangi ailenin neyi yapacağı, neyi yapamayacağı aşağı yukarı belliydi. Bir olumsuz olay anlatıldığı zaman o aile mensubunun olayı yapıp yapmadığı az çok tahmin edilirdi. Çünkü o ailenin prensipleri ve çocuk terbiyesi belliydi. Yine Mardin’de fabrikada çalıştığım yıllarda mahallemizde duymadığım şöyle bir söz duyardım: “Senin aklın buysa çocuklarının aklı nasıl olacak!”
Arapçada güzel bir söz söylenir (meâlen): “Ev, okuldur (Eğitim hane).” Yani çocuk, eğitimini okuldan önce evde alır.
Çocuklarımız bize verilen bir emanettir. En güzel öğretimden önce en güzel şekilde terbiye ederek yetiştirirsek hem biz, hem toplum hem de insanlık kazanır.
Yine çok önemli bir konuyu ele aldınız. Keyifle okudum. Kaleminize yüreğinize sağlık Defterdarım...
YanıtlaSilİbretlik bir konu var olun sağlıkla kalın saygılarımla
YanıtlaSilHaklısınız Defterdarim.Cocuk ailede terbiye edilir. Ancak dış dünya devreye girdiğinde olumsuzluklar yokluk veya varlık şekillendiriyor. 9yle bir hale gelebiliyorlar ki ailesi bile evladını taniyamiyor.
YanıtlaSil