Seneca Ahlak Mektupları 34. Mektup

 

34. Mektup

Yaptığın, yazdığın her şeyde kendini ne kadar aştığını gördükçe -kalabalıktan çoktan sıyrıldın çünkü-, dört köşe olup, neşemden, sevincimden zıplıyorum âdeta; üstümdeki ihtiyarlığı atıyorum ve bir sıcaklık yayılıyor yüreğime. Çiftçi, diktiği ağacın meyve vermesinden hoşlanıyorsa, sürüsünde yeni yavrular doğunca mutlu oluyorsa çoban, herkes kendi evladına sanki kendi gençliği gözüyle bakıyorsa; zihinleri eğiten kişiler, taze bir filizken biçim verdikleri zihinleri birden olgunlaşıvermiş gördükleri zaman ne hissederler sence? Seni ben yetiştiriyorum, benim eserimsin sen. Ben senin yeteneğini görünce el koydum sana, yüreklendirdim, kışkırttım, ağır gelişmene katlanamadım, durmadan dürttüm seni. Şimdi de aynı şeyi yapıyorum ve artık sen koşarken seni alkışlıyorum,karşılığında da sen bana neşe veriyorsun.

“Ne demek bu?” diyorsun, “şimdiye kadar hep istekliydim ben.” İşin can alıcı noktası bu. “Bir işe başlamak yarısını yapmaktır," diyen atasözünün anlamında değil bu söz. Bu, ruhsal bir iş. Bu yüzden iyi olmayı istemek, iyi'nin önemli bir 131 bölümüdür. Biliyor musun, kime iyi derim ben? Yetkin, kararlı, hiçbir gücün, hiçbir zorunluluğun kötü yapamayacağı bir insana! Eğer tuttuğun yolda yürürsen, işi ciddiye alırsan, bütün işlerinin, sözlerinin birbirini tutmasını, birbirine uymasını sağlarsan bir kalıba dökülmüş gibi; bu kişinin iyi olacağını öngörüyorum. Davranışları birbiriyle çelişen insanın ruhu, doğru yolda değildir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünvanlar ve Kendine Dönüş

Kalbin Secdesi

Düşmanları Dost Eden Başkan