118

 

118. Mektup

Cicero, dostuna, "Yazacak hiçbir şeyin olmasa bile, dilinin ucuna ne gelirse yaz!" demişti.

Başkalarının kötülüğünü ele almaktansa, kendi kötülüklerini incelemeli insan, kendini silkelemeli. Ne kadar çok şeye can attığını görmeli ve kendisine oy vermemeli. Hiçbir şey istememek, ne olağanüstü, ne huzur dolu, ne özgürce bir iştir! Kutluluk, haris insanların düşündüğü gibi, yükseklerdedir sanıyorsun. Oysa onu elde eden için önemsizdir ve alçaktadır. Bu yüzden kimseyi doyurmaz, tatmin etmez.


Can attığın şeyleri, senden uzakta olduğu için yüce sanıyorsun; oysa onlara erişen kişi için yer seviyesindedirler. O kişi daha yücelere çıkmak istemiyorsa yalancı desinler bana! Senin doruk dediğin şey bir basamaklıktır. Gerçeği bilmemek herkese işkence eder. Söylentilerle şaşırtılıp sözde iyi'lere sürükleniyor insanlar; daha sonra, istediklerini elde edip de çok acı çekince bakıyorlar ki, bunlar birer kötü, birer boş istek ya da umduklarından daha değersiz şeylermiş. Büyük bir kitle ise uzaktan göz kamaştıran şeylere bayılır; halk önemli, değerli sanılan şeyleri iyi sanır.


Bizim başımıza da aynı şeyin gelmemesi için, “İyi nedir?" diye araştıralım. İyi'yi çeşitli biçimde yorumlamışlardır. Kimisi şöyle tanımlar: “Ruhları çeken, ruhun atılımını kendine çağıran şey iyi'dir.” Bu düşünceye hemen şöyle karşı çıkarlar:


“Peki, ya çağırması bizim kötülüğümüze oluyorsa? Bilirsin ki birçok kötü'ler cazibeli ve ayartıcıdır. Gerçek ile gerçeğe benzer olan, birbirinden ayrı şeylerdir. Böylece iyi, gerçeğe bağlanır (çünkü gerçek olmadan iyi olmaz). Ama kendine çeken, çağıran, gerçeğe benzer olandır (kandırıcı, istekli, sürükleyicidir). Kimileri de şöyle tanımlarlar iyi'yi: "Kendini arzu ettiren ya da ruhun kendine yönelik atılımını harekete geçiren şey, iyi'dir.” Buna da şöyle karşı çıkarlar: “Arzu edenin kötülüğüne yönelik birçok şey, ruhun atılımını körükler.” 


İyi'yi şöyle tarif edenlerin düşüncesi belki daha doğru: “Ruhun kendisine yönelik atılımını doğaya uygun olarak harekete getiren şeydir iyi; ancak istenmeye değer olmaya başladığı zaman istenmesi gereken şeydir.” İşte o zaman iyi, şereflidir de; şerefli ise her yönüyle istenebilecek bir şeydir. Şimdi burada iyi ile şerefli arasındaki ayrımı söylemem gerek. Bunların birbirine bağlı, ayrılmaz iki niteliği vardır: İçinde şerefli bir yanı olmayan, bir iyi olamaz; şerefli de her zaman bir iyi'dir. Nedir o halde aralarındaki ayrım? Şerefli, mutlu yaşamı tamamlayan yetkin bir iyi'dir ve ona dokunan her şey de birer iyi olur. Söylemek istediğim şu: Öyle şeyler vardır ki, ne iyi'dirler ne de kötü; askerlik, elçilik, hak dağıtma gibi. Bunlar şerefle yönetildikleri zaman birer iyi olmaya başlarlar, kuşku duyulan bir durumdayken bir iyi'ye dönüşürler. İyi, şerefli ile el ele verdiğin için çıkar gelir, şerefli ise başlı başına bir iyi'dir. İyi olan, kötü de olabilirdi. Şerefli olan, iyi olmaktan başka bir şey olamaz. İyi'nin şu tanımını da kabul etmezler: "İyi, doğaya uygun olan şeydir."




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünvanlar ve Kendine Dönüş

Kalbin Secdesi

Düşmanları Dost Eden Başkan