122
122. Mektup
Günü daha büyük bir görev duygusuyla, biraz daha ilerlemek arzusuyla bekleyen kimse, ilk ışıklardan önce kalkar yatağından. Güneş yükseldiği halde hâlâ uykulu yatan ve ancak öğle üzeri uyanan kişi ayıp eder.
Uzatalım yaşamımızı, yaşamın görevi de, delili de harekettir. Kısaltalım geceleri, bir zaman aktaralım 480 geceden gündüze! Şölenler için pişirilip hazırlanan kuşlar daha kolay semirsin diye karanlıkta hareketsiz bırakılır, böylece hiç hareket etmedikleri için tembel bedenleri yağ tutmaya başlar. Organlarının üstünde bir yağ tabakası gelişir. Kendilerini karanlığa adayan o gece kuşlarının bedenleri de pek biçimsiz görünür, çünkü yüzlerinin rengi hasta insanlarınkinden daha sarı, endişe vericidir. Yorgun, bitkin, mum gibi yüzleri yaşayan bedenlerine yapışmış cansız ettir sanki. Yine de mutsuzluklarının en hafifidir bunlar. Ya ruhlarının karanlıkları? Ne kadar da yoğundur bu karanlıklar! Ruhları durgun ve körleri kıskanacak kadar karanlıktır. Kim karanlıklara bakmak için gözleri olsun ister ki?
Sefahatin ana ilkesi şudur: Çarpık işlerden hoşlanmak, doğru yoldan ayrılmakla kalmayıp oradan alabildiğine uzaklaşmak, sonra da doğru yolun tam karşısına yerleşmek.
Erkeklerin kadın kıyafetleri giymesini sen de doğaya karşı buluyorsun doğal olarak. İlerlemiş yaşa rağmen genç ve güzel görünmeye çalışmak sence de doğaya aykırı değil mi? 481 Bundan daha zalim ve acınası ne olabilir? Sırf erkekler tarafından düzülsün diye bir oğlan, delikanlılıktan çıkıp büyümüş adam olmayacak mı? Madem cinsiyeti onu koruyamıyor, yaşı da mı koruyamayacak? Kış güllerine meraklı olanlar, akan sıcak suların arasında uygun yerlere gül dikerek kış ortasında bir bahar çiçeği yetiştiren kişiler doğaya aykırı yaşamazlar mı? Kalelerin üstünde meyve yetiştirenler doğaya aykırı yaşamazlar mı? Konaklarının üstünde, çatılarında, ağaçların bile boy atamayacağı kadar derin kök salan koruluklar sallıyorsa başlarını, bunları yetiştiren insanlar doğaya aykırı yaşamazlar mı? Hamamlarının temelini denizin ortasına attıranlar, sıcak havuzları dalgalarla, fırtınalarla dövülmezse zevkle yüzdüklerini sanmayanlar doğaya aykırı yaşamazlar mı? Her şeyin, ilke olarak doğaya aykırı, alışkanlıklarına da uygun olmasını istedikleri için, en sonunda doğa ile toptan ilişkilerini kestiler. “Sabah oluyor; uyku zamanı geldi. Herkes dinleniyor şimdi, biz idman yapalım, gezmeye çıkalım, öğle yemeği yiyelim. Artık gün doğmaya başlıyor, akşam yemeği vakti geldi! Halkın yaşadığı gibi yaşamayalım biz. Herkesin gittiği aşınmış bir yoldan gitmeyelim. Herkesin günü kendinin olsun! Sabah bize özgü, sadece bizim olan bir şey olsun!"
Pedo Albinovanus çok ince, zarif bir üslupla anlatırdı, onun ağzından dinledim. Papinius'un evinin üstünde duruyormuş. Bu Papinius, ışık kaçkınlarından biri. Pedo anlatıyor:
Yorumlar
Yorum Gönder