Hizmetkâr Lider
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kavmin efendisi, onlara hizmetkâr olandır.” (Deylemî, Müsned, II, 324)
Hizmet, sözlükte bir kimsenin
yapmakla sorumlu tutulduğu iş, kendisine verilen görev; hizmetkâr ise hizmet
eden kimse diye tanımlanır. Bu açıdan bakıldığında her insan bir yönüyle
hizmetkârdır. Bir fırıncı ekmek yaparak, bir doktor hasta bakarak, müdür
idaresindeki personeli ve halkın işini görerek hizmet eder. En büyük hizmetkâr,
hizmet ettiği kitlenin büyüklüğüne göre belirlenir. Dolayısıyla hedef kitlesi
en büyük kişi, en büyük hizmetkâr ve en büyük sorumluluk sahibidir.
Zaman zaman ifade ettiğim gibi,
yöneticiliğin ağır sorumluluğunu bilen bir kişi kendisine bir yöneticilik
teklif edildiğinde; yöneticiliği ve dolayısıyla da hizmetkârlığı hakkıyla
yapabilir miyim düşüncesiyle adeta sararıp titrer, titremesi de gerekir. Çünkü
vazife büyük, sorumluluk ağırdır.
Herkesin hizmetkâr olduğunu
söylemiştik. Ancak hizmetkârlık alanları farklı farklıdır. Bir fırıncı ekmeği
hakkıyla yapıp satarsa hizmetkârlık görevini de gerçekleştirmiş olur. Ancak
idareciler için görevini hakkıyla yapabilmek daha zordur. Yöneticinin görevi
hem maiyetindekilerin yani çalışanlarının hem de iş sahiplerinin memnuniyetini
sağlamaktır.
Oysa yöneticilik maalesef saltanatla
karıştırılır. Bir kişi bir yönetim kademesine gelmeden önce yöneticilerin
saltanat tutkusunu şiddetle eleştirir ve bunda samimidir. Ancak yönetim
kademesine yerleşince yöneticinin aynı zamanda hizmetkâr olduğunu çarçabuk
unutur ve saltanata merak salar. “Mal da
yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan” sözünün muhatabı olur.
Bu durumun bir sebebi de
dalkavuklardır. İnsan bu hizmet makamına gelince hemen etrafını dalkavuklar
sarar. Onlara bir kez fırsat verdik mi, bize ancak geçmiş olsun demek düşer.
Yıllar önce bir toplantıya katıldım. Toplantının sonunda yemek yenilecekti.
Toplantı bitti, yemeğe geçildi. Yemek masasının etrafına dizilip siparişleri
verip yemeği beklemeye başladık. Belediye başkanı yanımda oturuyordu. Biraz
sonra başkanın dalkavuğu elinde bir özel yemek tabağıyla geldi. Orada çok
yaygın olmayan kırmızı benekli alabalık pişirterek getirmişti. Başkanın önüne
koydu. Başkan mahcup olarak henüz masaya yemekler gelmediğini dolayısıyla da
herkes beklerken yemek yemesinin doğru olmayacağını söyledi. Dalkavuk hemen
atlayarak “Başkanım sen şeker hastasısın
bu nedenle yemen lazım,” dedi. Başkan kızarıp bozarmak ile beraber tabağı
kabul etti.
Yüce Rabbim kendi kendimizin farkında
olmayacak kadar basiretimizi bağlamasın. Etrafımızda dalkavukların şerrinden
koruyup bizi çekinmeden uyaracak dostlardan mahrum etmesin. Bize de dostların
“acı uyarılarına” tahammül gücü versin.
Yorumlar
Yorum Gönder