Masumiyet insan için değildir!
Ellerine daha cinayet işleme fırsatı
geçirmemiş oldukları için pek çok kişi masum zannediyor kendini. (Orhan Pamuk)
Toplumda suçsuz
kişilere -çocuklar, akıl hastaları vs.- “masum” denir. Çocuklara “masum”
denmesinin nedeni, onların günah işlemeyecek kadar saf ve temiz olmalarıdır. İnsan
fıtratı gereği, masum olamaz. Masum derken, “suça yetenekli olamayan” diyoruz.
Bu nedenle masumiyet, insan
için değildir. Dini masumiyetler konumuzun dışındadır. Bu konuda Dücane
Cündioğlu şöyle söylüyor: Masumiyet
meselesi ismet ile alakalıdır. Masumiyet günahtan korunan ve günahtan uzak
tutulan kişinin sıfatıdır. Mesela Hz. Meryem masumdur, çünkü iffeti
korunmuştur. İffetli ise kendi iradesiyle günahtan kaçınır. Masum ise zaten
günah işleyemez; çünkü korunmuştur.
“İlk taş” hadisesi meşhurdur, olay İncil’de
geçer, Hz. İsa’nın kıssasıdır. Kısaca açıklamak gerekirse, zina yaptığı iddia
edilen bir kadını, taşlamak için can atan topluluğa, Hz. İsa şöyle der: “İlk
taşı, günahsız olan atsın”. Bir
sessizlik olur. Muhtemelen birçok kişi günahsız olduğunu göstermek için taş
atmaya niyetlenmiş; ancak Hz. İsa tarafından ifşa edilmekten korktuğu için
yeltenmemiştir.
“Ben günahsızım,
hatasızım, masumum…”Bu sözleri söyleyebilecek bir babayiğit var mı? Olduğunu
düşünmüyorum, çünkü kendimden ve çevremden biliyorum. Önemli olan hatalı olmak
değil hata ve günahta ısrar etmemektir. Birçok suçlu yakalanınca “Şeytana
uydum” diyor, ya bizler yakalanmadan kaç kere şeytana uyduk?
“Bana Bir
Şeyhler Oluyor” adlı
tiyatro oyununda şöyle bir ifade var: "...yakalanmayan suçluya suçsuz
denir. Yakayı ele verenin kendini mağdur hissetmesi de bundandır."
“Hiç kimse işlemediği suçun masumu
değildir,” derler. Yani
kınadığınız olayda, siz olsaydınız, o şartlar altında nasıl davranırdınız, siz
bile bilemezsiniz. Bu yüzden de kendi başınıza gelmemiş şeyler hakkında ahkâm
kesmek doğru değildir.
Bize düşen, nefsimizin hor gördüğü
olayları işitince, kendimize ders çıkarıp “Acaba ben o ortamda bulunsaydım
nasıl davranırdım,” diye düşünmek ve bu olayların başımıza gelmemesi için önce
dua etmek sonra da o olayları yaşanması ihtimali olan ortamlardan kaçınmaktır.
Bazı olaylar var ki uzaktan kerih görülür. Ancak o olayın çekim alanına girince
zihin bulanıklaşır ve akıl örtülür. Bu duruma güzel örnek oluşturan bir ayet
var. Yüce Allah İsra suresi 32. ayette “zina etmeyin” demiyor “zinaya
yaklaşmayın” diyor.
“Hiç kimse benzer bir durum karşısında
farklı davranacağını mutlak bir dürüstlükle garanti edemediği sürece hiç
kimseyi yargılamamalıdır.”(Viktor Franklin)
Rabbim günahların çekim alanına
yaklaşmaktan kaçınmamız hususunda bizlere yardım etsin inşallah.
Yorumlar
Yorum Gönder