Bugün, Hiçbir Şeyi Yargılamayacağım!
Bugün, Sosyal Yargı Kuramı'nın ışığında, kendi yargılama eğilimlerimi
sorgulayacağım ve daha anlayışlı bir bakış açısı geliştirmeye çalışacağım.
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, etrafımızdaki her şeyi ve
herkesi yargılama eğilimi giderek artıyor. Bu durum, hem kendimizle hem de
başkalarıyla olan ilişkilerimizde ciddi sorunlara yol açabiliyor. Peki,
yargılamanın altında yatan nedenler neler ve bu durumdan nasıl kurtulabiliriz?
Sosyal Yargı Kuramı bize, bir kez
bir fikre karar verdiğimizde, farklı görüşlere kapalı hale geldiğimizi
söylüyor. Bu durum, hem kendimiz hem de çevremiz için bir hapishaneye
dönüşebilir.
Bu kurama göre, kuvvetle bağlanılan
bir tutumun, farklı görüşleri kabul etme olasılığı, reddetme olasılığından daha
düşüktür.
Son zamanlarda sosyal medyada gördüğümüz yorumlara bir göz atalım.
Hemen hemen her paylaşımın altında, kişilerin fiziksel görünümleri, düşünceleri
veya yaşam tarzları hakkında olumsuz yorumlar görüyoruz. Peki, neden bu kadar
yargılama eğilimindeyiz? Sosyal Yargı Kuramı bize, bir kez bir fikre karar
verdiğimizde, farklı görüşlere kapalı hale geldiğimizi söylüyor. Tıpkı bir kez
bir siyasi partiye sempati duyan biri gibi, o partinin tüm politikalarını doğru
kabul etme eğiliminde olabiliriz. Bu durum, hem kendimiz hem de çevremiz için
bir hapishaneye dönüşebilir.
Arapça'da bir olayın arka planına görmeden oluşan yargılarımız ile
ilgili manidar bir söz vardır.
-Yıkılan duvara sorarlar: Ey duvar nasıl yıkıldın?
-Arkamdaki basınçtan!
Bu atasözü, bize yargılarımızın genellikle dışarıdan gelen baskılar,
geçmiş deneyimlerimiz ve hatta biyolojik eğilimlerimiz gibi birçok faktörün
etkisi altında oluştuğunu gösteriyor.
Öncelikle, yargılamak bizi başkalarının yerine koymaktan yani empati
yapmaktan alıkoyuyor. Herkesin farklı bir hikâyesi, farklı deneyimleri ve
farklı bakış açıları olduğunu unutuyoruz. Kendi değer yargılarımızla hareket
ederek, başkalarının neden öyle davrandığını anlamaya çalışmıyoruz. Bu durum,
hem ilişkilerimizi zedeliyor hem de kendimizle ilgili yanlış inançlar
oluşturmamıza neden oluyor.
Yargılamak, sadece ilişkileri zedelemekle kalmaz, aynı zamanda kendi
mutluluğumuzun da önünde bir engeldir. Çünkü sürekli başkalarını suçlamak
yerine, kendi eksikliklerimizi görmekte zorlanırız.
Sürekli olarak başkalarını kıyaslamak, onların eksiklerini aramak
bizi negatif bir enerji döngüsüne sokuyor. Kendimizle ilgili de sürekli olarak
olumsuz düşünceler üretiyor, kendimizi yetersiz hissediyoruz. Oysa hayatın
tadını çıkarabilmek için, kendimizi ve başkalarını olduğu gibi kabul etmek
gerekiyor.
Peki, yargılamayı nasıl bırakabiliriz? İlk olarak, kendi
düşüncelerimizin farkına varmalıyız. Birini yargılarken kendi iç sesimizi
dinlemeli ve neden böyle düşündüğümüzü sorgulamalıyız. Sonra da, o kişinin
yerine kendimizi koymaya çalışmalıyız. Belki de o kişi bizim yaptığımız bir
hatayı tekrarlıyor ya da zor bir dönemden geçiyor olabilir. Empati kurmak,
yargılamanın en güçlü panzehiridir.
Yargılamayı bırakmak, sadece başkalarına değil, aynı zamanda
kendimizle olan ilişkimize de iyileştirici bir etki yapacaktır. Bu nedenle,
bugün bir karar alalım: Kendimizi ve başkalarını olduğu gibi kabul etmeye ve
yargılamanın yerine empatiyi koymaya. Unutmayalım ki, herkes hata yapabilir ve
herkesin gelişim sürecinde eksiklikleri olabilir. Kendimizi ve başkalarını
affetmeyi öğrenerek, daha huzurlu ve mutlu bir hayat sürebiliriz. Yargılamanın
gölgesinden çıkıp, sevgi ve anlayış dolu bir dünyaya adım atmak hepimizin
elinde.
Hadi bugün hep birlikte, yargılamayı bırakıp, dünyayı daha sevgi dolu
bir yer haline getirmeye karar verelim. Unutmayalım ki, her birimiz farklıyız
ve bu farklılıklar bizi zenginleştirir.
Yorumlar
Yorum Gönder