Üç büyük bayram!


I. Mahmut Devri nişancılarından Hâlet Efendi, Bağdat'ta iken Rufai şeyhlerinden birini bayramda ziyaret eder. Selamlaşmanın ardından Şeyh ona der ki:

"Yaşadığın müddetçe üç büyük bayram vardır. Bunlardan ilk ikisi vezirdir, üçüncüsü her yerde hazırdır. İnsan olmak için ilk bayram doğumdur. Dünyaya Hakk’a muhatap olan sıfatlarla donatılmış olarak doğmak gerçek bir bayramdır. İkinci bayram ise, insanlara hayırlı olduğuna inandığı zaman, ruhunda sevinç duyanların kutladığı bayramdır. Bu öyle bir seviyedir ki, başkalarının bayramını benliğine katmayı bilen insan, bu sevinçle yoruldukça mutlu olur."

Doğum günü, pek çoğumuz için özel bir gün anlamına gelir. Sevdiklerimizle toplanır, pastalar kesilir ve "İyi ki doğdun!" dilekleri havada uçuşur ancak, bir doğum gününü kutlarken sadece doğmuş olmak yeterli mi? Kendi varlığımızın yanında, bu dünyaya ne kattığımız ve kimin hayatına dokunduğumuz da önemlidir.

Hâlet Efendi’nin aktardığı gibi, yaşamımız boyunca üç büyük bayram vardır: ilki doğum, ikincisi ise başkalarına faydalı olduğumuzda yaşanan sevinçtir. Aslında, doğduğumuz gün, içindeki potansiyeli gerçekleştirmek ve çevremize olumlu etkiler bırakmak için bir fırsattır. Doğum günleri, hayatımız boyunca topluma sunduğumuz katkıları değerlendirme zamanı olmalıdır.

Birçok kültürde doğum günü sadece bir yaş daha almak olarak görülse de Aborjinlerin bakış açısı oldukça farklıdır. Onlar, yaşamın bir yıl daha ilerlemesini değil, o yıl içerisinde ne kadar olgunlaştığımızı ve daha iyi bir insan olup olmadığımızı kutlarlar. Bu bakış açısı, doğum gününün anlamını derinleştirir; çünkü önemli olan yaş değil, gelişimdir.

Doğmamış olan bu potansiyelimizle, yaşamımızda bir değişim yaratıyor muyuz? Kimi zaman, inovasyon ve değişim adına ufak dokunuşlar yeterli olabilir. Şu an elimizdeki teknolojik aletler, insanların yıllarca süren çabaları sayesinde bu hale gelmiştir. Aynı şekilde biz de, yaşadığımız topluma katma değer sağlamak için çabalamalıyız.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadiste, "İnsanoğlu öldüğünde amellerinin sevabı sona erer. Üç şey hariç: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat." demiştir. Bu üç şey, yaşamımızın sıkı bir şekilde bağlı olduğu noktaları ifade eder. Kalıcı iyilikler yapmak, öğrendiklerimizi paylaşmak ve başkalarına faydalı olmak, en önemli sorumluluklarımızdan biridir.

Sonuç olarak, sadece doğmuş olmak yeterli değildir. Bizim için önemli olan, bu dünyada nasıl bir iz bıraktığımız ve topluma ne tür katkılarda bulunduğumuzdur. Rabbim, hepimize hayatımızla "İyi ki doğdun!" dedirtecek şekilde yaşamayı nasip etsin. Doğum günlerimizde yalnızca kutlamakla kalmayıp, kendimizi ve çevremizi geliştirmek için yeni yöntemler  geliştirelim…

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünvanlar ve Kendine Dönüş

Kalbin Secdesi

Düşmanları Dost Eden Başkan