İnsanın "Tanrılaşma" Eğilimi ve Bununla Başa Çıkma Yolları

 

İnsanoğlunun kendini mutlak güç ve otorite sahibi görme, bir nevi "tanrılaşma" eğilimi, tarih boyunca sayısız yıkıcı sonuçlara yol açmıştır. Tarih, bu eğilimin sayısız örneğini barındırır. İşte bunlardan bazıları:

  1. Firavunlar – Mısır Firavunları, tanrı Ra'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak görülür. Özellikle III. Amenhotep ve II. Ramses gibi firavunlar tanrı kral olarak hüküm sürmüşlerdir.

  2. Julius Caesar, ölümünden sonra Senato tarafından 'Divus Iulius' (İlahi Julius) unvanıyla tanrılaştırılmıştır. 

  3. Augustus (MÖ 63 - MS 14) – Roma İmparatorluğu’nun ilk imparatoru olarak tanrılaştırılmış ve kendisi için tapınaklar yaptırılmıştır.

  4. Saddam Hüseyin ve Adolf Hitler, büyük bir kişilik kültü oluşturarak halklarına kendilerini kurtarıcı ve yüce lider olarak sundular; ancak doğrudan tanrı ilan edilmediler. Ancak, aşırı propagandaları ve lider figürleri onları yarı-ilahi bir statüye yaklaştırmıştır. 

    1. Naziler, Hitler’i bir "Führer" (lider) olarak neredeyse mesihvari bir figür haline getirdi. Kendi propagandasında doğrudan tanrı olduğunu iddia etmese de, ona dini bir bağlılık seviyesinde tapınma vardı.

    2. Devlet kontrolündeki medya, Saddam’ı neredeyse peygambervari bir figür olarak tanıttı. Bazı camilerde onun ismi Allah ve Muhammed isimleriyle birlikte yazıldı.

Bu liderler, ya kendilerini tanrılaştırmış ya da halkları tarafından tanrı mertebesine yükseltilmiştir. Özellikle mutlak güce sahip yöneticiler, zaman içinde tanrısal bir statüye bürünerek otoritelerini güçlendirmişlerdir. Bu tehlikeli eğilimi kontrol altında tutmak ve insanı haddini bilen bir varlık haline getirmek için alınabilecek önlemler, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük önem taşır. İşte bu konuda öneriler:

1. Aşırı övgü: 

Bu konuda Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) şöyle bir uyarısı vardır: Bir gün yanında bir adamdan bahsedilmiş ve orada bulunan biri o kişiyi aşırı şekilde övmüştü. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın!" buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı. Bu hadis, aşırı ve yerinde olmayan övgünün insanı şımartacağını, kendisini üstün meziyetlere sahip biri olarak görmesine yol açacağını anlatır. Özellikle büyük devlet adamlarına yöneltilen aşırı övgü, onların tanrılaştırılmasına zemin hazırlayabilir. Bunu bazen bilinçli, bazen de farkında olmadan yaparız; kimi zaman bir menfaat sağlamak, kimi zaman da birinin gözüne girmek için. Osmanlı padişahları, bu tehlikenin farkında olduklarından, törenlerde halka şu sözü söylettirirdi: 'Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var!


2. Tevazu ve Öz Eleştiri Geliştirmek

Her şeyden önce, insanın kendi sınırlarını bilmesi ve mütevazı bir duruş sergilemesi gerekmektedir. İnsan, sınırlı ve hata yapabilen bir varlık olduğunu kabul etmeli, kendi hatalarını görebilmeli ve eleştirilere açık olmalıdır. Tanıdığım pek çok kişi, kendini eleştiriye açık olarak tanımlar; ancak eleştirildiğinde bundan hoşlanmaz. Bunun bizde olup olmadığını sorgulamalı ve yakın dostlardan teyid edilmelidir. Bu nedenle sürekli olarak kendini sorgulamak ve nefsine karşı dikkatli olmak, "tanrılaşma" kompleksine karşı en etkili panzehirlerden biridir.  


3. Ahlaki ve Manevi Eğitimi Güçlendirmek

Sağlam bir ahlak anlayışı, insanın kendini aşırı yüceltmesinin önüne geçmede kritik bir rol oynar. Din, felsefe ve etik gibi alanlardan beslenen bir ahlaki eğitim, insanın hem üstün bir varlık olduğu hem de sorumluluk sahibi olduğunu hatırlatır. Maneviyatın sadece ritüellerden ibaret olmadığı, insanın kendini aşırı yüceltmesine karşı bir denge unsuru olduğu vurgulanmalıdır.


4. Güç ve Yetkinin Sınırlandırılması

Hiçbir insan, özellikle de yönetici pozisyonunda bulunanlar, mutlak güç sahibi olmamalıdır. Siyasi, ekonomik ve sosyal sistemler, güç dağılımını sağlayacak ve denetimi mümkün kılacak şekilde tasarlanmalıdır. Otoritenin bireyselleşmesi engellenmeli, toplumun ortak karar mekanizmaları geliştirilmelidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, bu bağlamda hayati öneme sahiptir.


5. Sanat, Edebiyat ve Tarihin Uyarıları

Tarih, kendini tanrılaştırmaya kalkan liderlerin ve hükümdarların nasıl bir sonla karşılaştığına dair sayısız örnekle doludur. Sanat ve edebiyat, insanın sınırlarını hatırlatır ve kibirle mücadelede önemli bir araç olabilir. Bu alanlar, insan doğasının karmaşıklığını ve zaaflarını gözler önüne sererek, "tanrılaşma" eğilimine karşı bir uyarı niteliği taşır.


6. Toplumun Bilinçlendirilmesi

Toplumun her bir bireyi, "tanrılaşma" eğiliminin tehlikeleri konusunda bilinçlendirilmelidir. İnsanlar, başkalarını sorguladığı kadar kendini de sorgulamalıdır. Bireycilik ile kibir arasındaki fark öğretilmeli, kişisel gelişim adı altında "her şeyin merkezi sensin" anlayışı yerine, "bir bütünün parçasısın" bilinci verilmelidir.


Sonuç olarak, insanın 'tanrılaşma' eğilimini engellemek için ona hem sınırlarını hem de gerçek değerini hatırlatacak çok yönlü bir denge mekanizması oluşturulmalıdır. Bu mekanizma, ahlaki değerleri, adaleti, denetimi ve manevi bilinci içermelidir. Ahlak, adalet, denetim ve manevi bilinç, bu dengenin temel taşlarıdır. Bu unsurların güçlendirilmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha sağlıklı ve huzurlu bir geleceğin inşası için elzemdir.


Yorumlar

  1. Toplumların fasıklaşması ve münafiklaşmasının ilk belirtileri böyle başlar. Kul ve kölelik seviyesine kadar bu gider.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünvanlar ve Kendine Dönüş

Kalbin Secdesi

Düşmanları Dost Eden Başkan