Mutluluk Tuzağı
Hayat, sürekli bir şeyler arama yolculuğudur. İnsanlar, ne aradıklarını tam olarak bilmeden, derin bir içgüdüyle aramaya devam ederler. Elde ettikleri şeyler kısa sürede anlamsızlaşır; bu yüzden, ne elde edersen et, arayış hiç bitmez. Zengin, fakir, sağlıklı ya da hasta herkes mutluluğu arar; fakat kimse tam olarak ne aradığını bilemez.
Bazıları mutluluğu para, saygınlık ya da saygınlıkta bulacağını sanır. Ancak, saygın ve güçlü insanlara baktığınızda, onların da hâlâ arayış içinde olduklarını görürsünüz. Bir kısım çok zengin insanlar bile hayatları boyunca mutluluğu bulamamışlardır.
Bizden önceki nesiller de bu tuzağa düşmüş, biz de bu tuzağa düşmüşüz; gelecekte de öyle olacak. Dünya kurulduğundan beri herkes bir şeyler aramaktadır ve bu durumdan kurtulabilenler çok azdır. Eskilerden ders alıp kendimizi sorgulamasak, bir gün büyük pişmanlık duyabiliriz.
Mutlu olmak, tüm arzularımızın gerçekleşmesi demek değildir. Mutluluk, çalışıp didindikten sonra elde ettiğimiz şeyle yetinmeyi öğrenmektir. Birçok insan, piyangodan para kazanmanın ya da hayalindeki ev veya arabayı almanın mutluluğu getireceğini düşünür. Ancak, örneğin YouTube’daki belgesellerde büyük ikramiye kazananların bile hayal kırıklığı yaşadıkları görülür.
Schopenhauer, "Para deniz suyu gibidir; ne kadar çok içersen, susuzluğun o kadar artar" diyerek paraya olan açlığın bizi tatmin etmediğini vurgular.
Mutlu insanlar, mutluluğun ulaşılması gereken bir hedef olmadığını, yaşamın bir yolculuğu olduğunu bilirler. Hayatlarının her alanında çaba gösterir, karşılaştıkları zorluklara yapıcı çözümler bulmaya çalışırlar.
Seneca da şöyle der: "Herkes mutlu bir hayat ister, ancak çoğu kişi mutluluğun araçlarını mutluluk sanır. Bu yüzden ne kadar çabalarlarsa, çabaları onları mutlu olmaktan uzaklaştırır."
Buda’ya sorulursa, "Bir hükümdar mı yoksa sıradan bir insan mı daha mutlu olur?" diye, Buda gülerek şöyle der: "Mutluluk, bencil arzularından kurtulup kendini eğitmektir. İster lüks bir sarayda, ister sade bir evde yaşasanız fark etmez."
Son olarak, Seneca şöyle der: "Elinde olanlarla yetinmeyen kişi, dünyanın en zenginleri tarafından dahi mutlu olamaz. Gerçek mutluluk, paraya ya da unvana bağlı olmayan, ruhunda iyiliğe yer veren kişide bulunur."
Bu düşünceler, mutluluğun peşinde koşmanın değil, yaşamı doğru şekilde değerlendirip, basit ama anlamlı şeylerden mutlu olmanın önemini vurgular.
Yorumlar
Yorum Gönder