Öke anında merhamet
Yaşlı adamın eşeği çamura saplandı. Tüm çabalarına
rağmen hayvanı kurtaramadı. Yağmur yağıyor, soğuk iliklerine işliyordu. Öfke ve
çaresizlikle padişah dahil herkese lanetler yağdırdı. O sırada padişah oradan
geçiyordu. Adam, padişahın duyduğunu fark edince korkuya kapıldı. Padişah
ilk anda bu küstahlığa öfkelendi. Fakat kalbindeki merhamet galip geldi ve
çevresine baktığında adamın çaresizliğini, eşeğin çamura battığını gördü.
Zavallı köylünün haline acıdı. Köylüye at hediye etti. Çünkü
biliyordu ki, öfke anında merhamet en büyük erdemdi. Olayı duyan biri yaşlı
adama sordu: “Nasıl kurtuldun?” Adam cevapladı: “O anda en kederli insandım,
kendime hâkim olamadım. Padişah ise kendine yakışanı yaptı; ihsan ve ikramda
bulundu.” (Sadi)
Peki ya siz? Hiç öfkenizin sizi yutmasına izin
verdiğiniz, sonra pişman olduğunuz anlar oldu mu? Ya da birinin çaresizliğini
görüp, öfkenizi merhamete dönüştürdüğünüz?
Hz. Ali (r.a.), bir savaşta düşmanını yere sermişti.
Kılıcını kaldırıp vuracakken düşmanı yüzüne tükürdü. Bunun üzerine Hz. Ali,
kılıcını indirip onu serbest bıraktı. Şaşıran düşman, “Neden vurmaktan
vazgeçtin?” diye sordu. Hz. Ali (r.a.) cevapladı:
“Bu kılıcı yalnızca Allah için kullanacaktım. Sen
tükürünce nefsim devreye girdi. Allah’ın işine nefsi karıştırmak doğru
değildir.”
Bu hikâyeler bize öğretir ki:
● Öfke, insanın aynasıdır. En
zayıf anımızda içimizde ne olduğunu gösterir.
● Merhamet ise bir seçimdir. Padişah
gibi "gücünüz varken affetmek" veya Hz. Ali gibi "nefsinize
rağmen adaletli olmak"…
Siz hangi tarafta olmak istersiniz?
Yoksa öfkenin sizi ele geçirmesine izin verip, pişmanlıkla dolu bir hikâyenin
kahramanı mı?
Günümüz dünyasında öfkelenmek için
çok sebep var. Önemli olan, o öfke anını nasıl yönettiğinizdir. Belki de bu
ibretlik hikâyeler, bir dahaki sefere öfkeyle tepki göstermeden önce içinizdeki
o merhametli padişahı veya nefsine hâkim Hazreti Ali’yi hatırlamanız için güzel
bir işaret olur…"
Yorumlar
Yorum Gönder