Bir Gün ya da Daha Az!
"Allah inkârcılara sorar: ‘Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?’ Onlar ise şöyle cevap verir: ‘Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık…’" (Müminûn, 112-113)
Çocukken hayatın anlamını çözmeye
çalışırdım. Kendime tekrar tekrar sorardım: Hayat
nedir? Madem öleceğiz, o hâlde neden dünyaya geliyoruz? Ölümle ne oluyoruz?
Ölüler şimdi nerede, ne yapıyorlar?
Bu sorular, zihnimde durmaksızın
yankılanırdı. İnsanlar her gün bir yerlere koşuyor, bir şeyler biriktiriyor,
hırsla daha fazlasını istiyordu. Kazanmak, daha çok kazanmak, hiç doymamak…
Sonunda helal-haram ayırt etmeksizin sahip olduklarını arkalarında bırakıp
gidiyorlardı. Peki, bütün bunların anlamı neydi?
Beni en çok düşündüren şey, sıradan
insanların bu döngü içinde kaybolmaları değil, inançlı ve bilgili olması
gerekenlerin de aynı şekilde yaşamasıydı. Diğerleri
bilmiyor olabilir, diye düşünürdüm, ama
onların bu hakikatin farkında olmaları gerekmez miydi? Neden onlar da bu
dünyada sonsuza dek kalacaklarmış gibi hareket ediyorlardı?
Bu sorulara cevap ararken, büyüklerime
yönelttiğim her sorunun karşılığında aynı belirsiz, tatmin etmeyen cevaplarla
karşılaştım. Hiç kimse bu meseleler hakkında kesin bir şey söylemiyordu. Sanki
hayatın bu yönü hakkında konuşmak bir tabuydu ya da herkes kendi sessizliği
içinde kaybolmayı tercih ediyordu.
Ancak bir soru vardı ki, ona verilen
cevap neredeyse herkes için ortaktı. Şimdi
ne hissediyorsunuz? Hayat nasıl geçti? diye sorduğumda hep aynı cevabı
duyardım:
"Hiç…
An, sadece bu an. Sanki bugün dünyaya geldik."
Ve belki de hayatın özü tam olarak
burada yatıyordu. Zaman, insana uzun görünüyor; fakat geriye dönüp bakıldığında
herkes için yalnızca bir an gibi geçip gidiyor. Müminûn Suresi’nin hatırlattığı
gibi, dünya hayatı bir gün veya günün bir kısmı kadar kısa bir süreden ibaret.
Öyleyse insanın asıl araması gereken
şey neydi? Biriktirdiği mal, kazandığı prestij, harcadığı ömür mü? Yoksa tüm
bunların ötesinde, bu anın içinde gerçek bir anlam bulmak mı? Çünkü zaman her
şeyi alıp götürüyor. Ve sonunda — geriye kalan yalnızca bir an değil, o anı nasıl yaşadığımız oluyor.
Hayat geçtiğinde değil; geçerken nasıl
yaşandığında saklıdır asıl sorumluluk. Şimdi hangi anın içindesin — sadece var
mısın, yoksa farkında olarak mı yaşıyorsun?
Yorumlar
Yorum Gönder