Neşeyi Taklit Etmek: Sahtecilik mi, Cesaret mi?

 Neşeyi Taklit Etmek: Sahtecilik mi, Cesaret mi?

Bazen umut bir rol gibi başlar; sonra gerçeğe dönüşür.

 

Hiç gerçekten mutsuz olduğunuz bir anda, sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümsemeyi denediniz mi? Gülümsemenizi kasıtlı olarak taktığınızda içiniz "yalancı" gibi hissetti mi? Yoksa o sahte sandığınız tebessüm, gerçekten size ait bir şeye mi dönüştü? Dudaklara zorla kondurulan gülümseme, zamanla gözlere ışık olarak yansır.

            Bu teorik çerçevenin gerçek hayatta nasıl ete kemiğe büründüğünü görmek ister misiniz?

Uygulamalı Psikoloji alanında gerçek bir otorite olan William James bir kez şu gözlemde bulunmuştu:

"Hareketlerin duyguları izlediği düşünülür, ama gerçekte hareketler ve duygular birlikte ortaya çıkarlar; istememiz halinde doğrudan kontrol edebileceğimiz hareketlerimizi düzene koyarsak, doğrudan kontrol edemediğimiz duygularımızı da düzene sokmuş oluruz."

Başka bir deyişle, duygularımızı değiştirmek için yalnızca istemek yetmez; hareketlerimiz buna eşlik etmeli. Davranış rüzgârı, duygu fırtınasını yönlendiren ilk esintidir. Hareketleri değiştirdiğimizde ise duygularımız da kendiliğinden değişecektir. Bu nedenle James'in çığır açan önerisi şudur:

“Eğer neşeli değilseniz, neşeli olmaya giden en kestirme yol, sanki neşeliymişsiniz gibi davranmanızdır.”

Peki, şu an içinde bulunduğun ruh hâli…

Gerçekten senin mi, yoksa farkında olmadan teslim olduğun bir halin mi?

            Belki de asıl cesaret, “mış gibi" yapabilmektir. Çünkü bazen umut, önce bir davranış gibi görünür; sonra bir duyguya, sonra da bir hayata dönüşür.

            Peki ya sen? Bugün hangi duyguyu seçtin? Ve o duygu, gerçekten senin mi?

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ünvanlar ve Kendine Dönüş

Kalbin Secdesi

Düşmanları Dost Eden Başkan